Volvo’nun 2020 vizyonuna göre, geleceğin kamyon konsepti aslında günümüzden çok da uzak değil. Volvo’ya göre, geleceğin uzun mesafe taşımacılığı, kıtaları birbirine bağlayan süper ve yeşil otoyollarda, arka arkaya konvoylar halinde hiç durmadan seyreden ve otomatik pilotla kontrol edilen uzun katarlardan meydana gelecek. Peki on yıl sonra bu öngörünün gerçekleşeceğinden emin olabilirmiyiz? Volvo Kamyon’un Tasarım Direktörü Rikard Orell yaptığı açıklamada; “İlerleme daha da hızlanıyor. Bu nedenle, geleceğe dair vizyonumuz uzakta değil. Volvo 2020 Konsept Kamyonu’nun teknolojisinin çoğu şu anda mevcut. Diğer teknolojilerin ise geliştirilmesi gerekiyor” dedi. Karayolu taşımacılığı geliştikçe, aynı zamanda daha güvenli ve daha verimli hale de geliyor. Volvo’nun tasarım konsepti, bunun nasıl başarılabileceğine dair fikirler içeriyor. En şaşırtıcı fikirlerden biri, araçları kablosuz bir şekilde birbirine bağlayıp kıtalar arasında 90 km/s hızla giden uzun katarlara dönüştürmek. Rikard Orell açıklamasında; “Taşımacılık sektörünün yeşil koridor hayali gerçekleşince, buda mümkün olacak. Ağır vasıtalar diğer araçlardan ayrı, kendi şeritlerinde raysız tren gibi yol alacak” dedi. Volvo’nun gelecek vizyonunu tasarlayanlar, uygulamanın birçok avantajı olacağını da öngörüyorlar, bu öngörüleri şöyle sıralamak mümkün; yol güvenliği artacak, taşımacılık hizmetleri yollarda daha az yer kaplayacak ve karayolları da daha az aşınacak. Bir kamyon önündeki aracın geriye ittiği hava akımındayken, sürtünmenin azalması sayesinde yakıt tüketimi ve CO2 salınımı azalacak. Ayrıca, kamyon kendi kendine giderken, sürücü direksiyonun arkasında dinlenebilecek.~Eğer bu boş zaman olarak değerlendirilirse, taşıma süreleri kısalabilecek, teslimatlar daha çabuk yapılabilecek ve sürücüler aile ve arkadaşlarının yanına daha erken dönebilecek. Sürücü, Volvo’nun dünyasının merkezinde yer alıyor. Bu nedenle Volvo’nun kamyon tasarım konseptlerinde, sürücü ortamının geliştirilmesi hakkında birçok yeni fikir bulunuyor. Volvo 2020 Konsept Kamyonu’nun sürücü ortamı geniş, havadar ve dikkat dağıtıcı etkenlerden uzak olacak. Rikard Orell açıklamasında “Geleneksel göstergelerin yerine, sürücü için hazırlanmış bilgiler içeren ince bir film panel yerleştirdik. Bu panel, tıpkı bir iPhone gibi dokunmatik ekranla kullanılıyor. Bu şekilde, büyük miktarda yer tasarrufu sağladık” diyor. Başka bir yer tasarrufu sağlayan fikir ise, geleneksel sürücü koltuğundan çok, modern ofis koltuğuna benzeyen ince, hava alan örgülü koltuk arkalığı. Sürücü kabininin ışıklandırması ise sürücünün kabin içindeki çeşitli görevlerini yerine getirdiği kısım ve dinlenme kısmına göre ikiye ayrılıyor. Tasarım ekibi aynı zamanda kabinin dışının da şık görünmesini hedefleyerek, aracın boyutunun da daha küçük olarak algılanmasını sağlıyor. LED farlar ve sinyal lambaları aracın önüne entegre ediliyor. Aynaların yerine, görüntüleri ön camın iç kısmına yansıtan kameralar bulunuyor. Aracın önüne, yaklaşık çarpma anında yarım metre öne çıkan bir koruma entegre ediliyor. Bu “burun” hem önden çarpışmada diğer araçlara daha az zarar veriyor, hem de kamyonun aerodinamik özelliğini arttırıyor. Dış tasarımdaki çalışma büyük ölçüde aerodinamiğe odaklanıyor. ~Ancak Rikard Orell, “Şu ana kadar aracın ön kısmının şeklinde değişiklikler yaptık. Aracın arkasının tasarımına başladığımızda çok şey değişecek. Arka kısımda henüz ortaya çıkmamış muazzam bir potansiyel var” diye sözlerini bitiriyor.
Akdeniz’de Alman senfonisi
Sardunya Adası, geçen hafta gerçek anlamda bir Alman çıkarması yaşadı.
Bir yanıt yazın