Kompakt vanları, özellikle
de VW Touran’ı çok sıkıcı mı buluyorsunuz?
O zaman yeni Opel
Zafira’nın piyasaya çıkacağı aralık
ayının başını beklemek mantıklı
olacaktır. Çünkü Rüsselsheimlı
yeni van, canlı bir görünüm yaratan
farları ve gerçekten çok çekici
görünen arka tasarımıyla bir
hızlı tren kadar dinamik görünüyor.
Cenevre’de sergilenecek olan
Zafira Tourer adlı konsept ise,
vanın seri üretim hali ile ilgili
ipuçları veriyor.
Kontrast renklerde dikişlere sahip
halılar ve kaliteli deri döşemeler,
havaalanlarındaki sadece
atın veya platin karta sahip yolcuların
girebildiği lüks lounge’ların
atmosferini yaşatıyor. Ancak
burada, yeni Zafira’nın standart
versiyonlarının çoğunda deri yerine
kumaş döşemeler bulunacağını
da hatırlatmak gerekiyor.
Ancak yumuşak bir bombeye
sahip panoramik cam tavanın (Astra
GTC’de de kullanılıyor) seri
üretime geçme şansı gayet yüksek.
7 koltuğun standart olarak sunulacağı
yeni vanda, ikinci sıranın
çok yüksek değişkenliğinin aynen
korunacağı ise kesin olarak açıklandı:
Orta koltuk bir düğmeye basılarak
kol dayanağına dönüşüyor,
iki yandaki koltuklar ise arkaya ve
iç kısımlara doğru kaydırılabiliyor.
Aynı anda koltukların alt kısımlarından,
uçaklardaki gibi, bacak
destekleri çıkıyor. Böylece yolcular,
bacaklarını rahatça uzatıp yolculuk
boyunca karıncalanmalarını
engelleyebiliyor. Opel’in bir
zamanlar efsanevi GT’nin reklamlarında
kullandığı sloganı hatırlayan
var mı? “Sadece uçmak
daha güzeldir.” Aynı slogan yeni
Zafira için de kullanılabilir.
Konseptin kafalıklarının seri
üretimde kullanılıp kullanılmayacağı
ise henüz belli değil: Elektrikli
bir~ sistemle 90 derece dönen
kafalıklar, konforlu birer yastığa
dönüşüyor. Ancak güvenlik kaygıları nedeniyle yastık modu sadece
araç dururken kullanılabiliyor.
Chevrolet Orlando’nun platformu
ve teknolojilerine sahip
olan yeni Zafira’da Opel, Insignia,
Meriva ve Astra’nın tasarım dilini
kullanmış. Bunun anlamı, günümüz
modasının köşeli hatlarından
vazgeçilmesi. 4.70 m uzunluğa
sahip olan yeni Zafira, daha basık,
daha yuvarlak hatlı ve daha kaslı
bir görünüm sunuyor. Yani vanların
alışılmış sıkıcı tasarımı da artık
geride kaldı. Konseptteki gibi
245 mm tabanlı 20 inçlik jantlar
kullanıldığında ise yeni Zafira çok
daha etkileyici bir görünüm sunuyor
ve bu lastik kombinasyonunu,
sportif versiyon OPC’de
görme şansımız gayet yüksek.
Diğer taraftan daha zayıf yani
daha “normal” motorlar yeni Zafira
için daha önemli olacak. Bu
durumun farkında olan Opel de
hatırı sayılır iyileştirmelere imza
atacak. Örneğin start-stop sistemlerinin
tüm motorlarda kullanılabilmesi
için çalışmalar yapılıyor.
VW Touran’ın başarısında
önemli rol oynayan direkt enjeksiyonlu
ve turbo beslemeli motor
seçenekleri de hazırlanıyor. Tüm
bunlar Opel meraklıları için gayet
iyi haberler.
Sonuç
Yeni Zafira da akıl ürünü bir değişken iç mekana
sahip. Dizaynı ise çok çekici. Ancak dinamik formların
Astra ve Insignia’da iç mekanı kısıtlıyor olması şüphe yaratıyor.
Eğer iç mekan Zafira’da da kısıtlanırsa bu bir gerileme
olacaktır.
İşte yeni Golf Cabrio
~
VW’nin başarılı cabriosu ilkbahar aylarında
uygun fiyatı ve şık görünümüyle görücüye çıkıyor.
Golf Cabrio tekrar ortaya
çıktı. Sadece bu haber bile üstü
açık dolaşmayı sevenler için kış
mevsimini unutturmaya yetiyor
bile. Ne New Beetle ne de metal
tavana sahip Eos, 9 yıldır VW’nin
kompakt cabriosunun yerini tam
manasıyla doldurabilmeyi başaramamıştı.
Neyse ki artık özlem
bitti: Üstü açık Golf için ön sipariş
toplanmaya başlanırken teslimatlar
haziran ortasında gerçekleşecek.
Daha doğru bir ifade
ile tam yaz mevsimine denk gelecek
şekilde teslim edilecek.
VW’nin yeni otomobili bir cabrio
olsa da küçük ayrıntıların dışında
tamamen bir Golf olarak
kalacak. Ancak ön camı normal
Golf’e göre daha basık ve tavan
yapısı 6 cm daha alçak olacak.
Önceki neslin arka kısmında bulunan
boşluğa meydan vermemek
için tasarımcılar biraz kambur
bir tasarıma sahip olan bagaj
kapağını arka tampona kadar
uzatmışlar.
Simetrik olarak katlanabilen
arka koltuk sırası sayesinde oluşan
250 litrelik bagaj hacmi pratik
bir yükleme alanı sunuyor.
Cabrionun görsel yeniliği ise artık
çilek sepetine benzeyen takla
barından vazgeçilmiş olması.
Yeni cabrio pürüzsüz ve akıcı hatlara
sahip ve artık ne branda
koruyucuya ne de branda kapağına
ihtiyaç duyuyor. Wolfsburglu
üretici tavanın yeni yapısıyla
gurur duyuyor: Gerçek bir arka
cama sahip olan ve 3 bölümden
oluşan tente, Z şeklinde katlanıyor.
Tavanın ön kısmı ise açılıp
arkaya katlandığında koruyucu
kapak olarak görev yapıyor. Bunun
dışında tavan 30 km/s hıza
kadar~ araç hareket halindeyken de açılabilirken elektrikli tam
otomatik açılma sistemi de standart
donanımda yer alıyor. Gayet
seri bir şekilde çalışan tavan açılırken
9.5 saniyeye, kapanırken
ise 11.0 saniyeye ihtiyaç duyuyor.
Sepet kolunu andıran takla
barının görevini ise Eos’ta da
kullanılan ve olası bir takla anında
arka koltukların arkasından
yükselen gizli takla barları üstlenmiş.
Diz havayastığını da içeren
birçok ayrıntıdan oluşan geniş
güvenlik paketini alıcılar, opsiyonel
olarak sunulan zengin donanım
listesini gördükten sonra
muhtemelen dikkatlerinden kaçacaktır.
Cabrioda standart olarak
klima, konforlu koltuklar, 16 inçlik
jantlar ve hem içte hem de dışta
bol kromajlı süslemeler yer alıyor.
Golf’ün Almanya satış fiyatına
göre standart donanımlı Cabrio’nun
4 bin 950 Euro’luk farkını
VW bir şekilde açıklamak zorunda.
105 HP’lik benzinli 1.2
TSI versiyonun Almanya satış fiyatı
23 bin 625 Euro’dan başlıyor.
Bu motor seçeneğinin yanında
210 HP’lik GTI’a kadar uzanan beş
farklı motor seçeneği daha bulunuyor.
Opsiyonel sunulan DSG
şanzımanın yanında üç motor seçeneğinde
sunulan ve düşük yakıt
tüketimine sahip BlueMotion
Teknolojisi ve dört farklı donanım
seçeneği mevcut.
VW’nin her zaman için sunduğu
ve temel ihtiyaçtan başlayıp kafa
karıştıran gereksiz donanımlara
kadar uzayan liste ile baş edebilmenin
basit bir yolu da bulunmuyor
değil. İlkbaharın gelmesiyle
birlikte uygulanan sıkı bir rejim
programı işin anahtarı olacaktır.
Yaz mevsimi Wolfsburg’da
her zaman için pahalı olmuştur.
Yeni başarılara açık~
Nasıl oldu da VW tam dokuz yıldır Golf
Cabrio’dan yoksun kaldı? İster Beetle
olsun ister Eos olsun hiçbir üstü açık
VW, Golf Cabrio’nun başarısına ulaşamadı.
Golf Cabrion’nun bir diğer sevindirici
yönü ise metal yerine tente
tavana sahip olması. Tenis kulübü ile
briç partisi arasında birileri eski aşkını
tekrar keşfedecek gibi.
En hızlı cimri
Panamera S
Hybrid’in son
testleri de
bitmek üzere.
Yeni hibrid,
sportif
tarzından ödün
veremden
tasarruf
yapacak.
Aşırı sıcak hava, yüksek nem
ve her yere giren bolca ince toz: Panamera
S Hybrid’in Güney Afrika’daki
testinde Porsche Ürün Sorumlusu
Michael Steiner’e eşlik
ediyoruz. Panamera S Hybrid, Cenevre
Otomobil Fuarı’nda sergilendikten
sonra mayıs ayı içinde
piyasaya çıkacak.
Bir düğmeye basıldıktan sonra
Panamera, bir hayalet gibi sessizce
ilerlemeye başlıyor: 85 km/s
hıza kadar sadece elektrik gücüyle
ilerleyebiliyor ve bunu 2 km boyunca
sürdürebiliyor. Kompresörlü
V6’nın devreye girmesini
sağlamak için gaz pedalına daha
güçlü basmak gerekiyor.
Michael Steiner sürekli gaz verip
fren yapıyor. Hızlanmalar sırasında
bagajdaki 70 kg’lık nikelmetal-
hibrid akü sonuna kadar
boşalırken, fren yaparken veya
gaza basılmadan viteste ilerlerken
tekrar şarj ediliyor. İçten yanmalı
motorla 8 ileri oranlı otomatik
şanzımanın arasına konumlandırılmış
15 cm yüksekliğinde bir
disk olan elektrik motoru gücünü
bu aküden alıyor.~
Yeterince güç var ama asıl
keyif elektrikli modda
0-100 km/s’yi 6 saniyede gerçekleştiren
otomobilin hızlanması
270 km/s’ye kadar devam ediyor.
Elektromotor desteğine sahip
olmayan standart Panamera S’te bu
rakamlar, 6.3 sn ve 259 km/s.
Cayenne S Hybrid’den tanıdığımız
sisteme “paralel hibrid” adını
veriliyor. Sistemin elektrik motorunun
gücü 47 HP, kompresörlü
V6’nın gücü ise 333 HP.
Teknik verilerde 380 HP olarak
açıklanan sistem gücü arka tekerleklere
gönderiliyor. Steiner,
tüketimi 0.5 lt/100 km civarında
artıracağı için 4 tekerlekten çekişten
vazgeçtiklerini söylüyor.
En büyük sürprizi ise otoyolda
yaşıyoruz: Yelkenli sürüşü. Sabit
hızda 288 Volt’luk akünün içten
yanmalı motoru devre dışı bırakıp
aracın sadece elektrik gücüyle
ilerlemesine mühendisler bu adı
takmış. Yelkenli sürüşü sırasında
otomobil, sadece elektrik motoruyla
1.5 km boyunca aynı hızı 165
km/s’ye kadar koruyup ilerleyebiliyor.
Akünün gücü tükenmeye
başladığında ise içten yanmalı V6
motor tekrar devreye giriyor.
Yaklaşık 3 saatlik sürüşün ardından
“ödül göstergesinde”,
V6’nın bu süre boyunca sadece 1.5
saat çalıştığını görüyoruz. Gerçek
kullanım şartları altındaki burada
katedilen 1787 km’lik rotanın sonunda
Panamera S Hybrid’in 8.8
lt/100 km’lik tüketime ve 86
km/s’lik ortalama hıza imza attığını
görüyoruz.
Buraya kadar her şey çok iyi. Ancak
aynı cimriliği fiyat için söylememiz
imkansız: Almanya’da 106
bin Euro’dan başlayacak.
Lotus Elise Club Racer
Havayastıkları ve müzik sistemi olmayan,
aküsü de hafif bir aküyle
değiştirilen Club Racer’ın ağırlığı 25
kg azalmış. 1.6 lt 142 HP’lik motor,
spor süspansiyon ve siyah renkli
özel jantlarla tamamlanan otomobilin
Almanya fiyatı 34 bin 450
Euro.~
Maserati GranCabrio Sport
GranCabrio’dan bir yıl sonra piyasaya
çıkan bu versiyonun atmosferik
V8 motorun gücü 450 HP’ye
çıkarken, yıldırım hızıyla çalışan
şanzıman ise Quattroporte Sport
GTS’ten alınmış. Otomobil, 100
km/s hıza 5.2 saniyede ulaşıyor.
Jaguar XKR-S
300 km/s maksimum hız: XKR-S,
gelmiş geçmiş en hızlı seri üretim
Jaguar unvanına sahip. V8 motorun
gücü ise 550 HP güç üretiyor.
Hafif üretim tekniğiyle üretilen
otomobil, Ferrari-Porsche-
Lamborghini üçlüsünün yaşam alanına
girmeye hazır. XKR-S’in 0-100
km/s hızlanma süresi ise 4.4 sn.
Alpina B5 Touring
Alpina’dan üst sınıf stationa ateşli
dokunuş: B5 Touring. 4.4 lt hacimli
V8 motorundan 507 HP güç ve
700 Nm tork alan otomobil, 303
km/s’ye ulaşabiliyor. 0-100 km/s
hızlanmayı 4.8 saniyede gerçekleştirdiği
açıklanan B5 Touring’in
Almanya fiyatı ise 98 bin 800 Euro
olarak açıklandı.
Klasik Jaguar
Made by Bertone
Eğer bir İtalyan hayal kurarsa, yarattığı otomobil tüm güncel Jaguar’lardan
daha İngiliz olur: Bertone’nin rüyasını Cenevre’de göreceğiz.
“Keşke böyle olsa.” Bertone
B99’un ilk resimlerini ~görenler
arasında bu duayı gökyüzüne
gönderenler sadece Jaguar yetkilileri
olmaz herhalde. İtalyan tasarım
sanatçısının Cenevre Otomobil
Fuarı’nda sergileyeceği bu
araç sadece muhteşem görünmekle
de kalmıyor: 2009 sonunda
pek de önemli bir başarı elde
edemeden bantlara veda eden XType’a
da harika bir halef olabilir.
Sonunda markanın şanına yakışır
bir BMW 3 Serisi üretebilmek
için uzun süredir yoğun bir
şekilde çalışan Jaguar; X 760
fabrika kodlu bu arkadan itişli ve
alüminyum yapılı aracın teknik
unsurlarını, büyük ağabey XJ’de
ve (bir sonraki) XF’te kullanacak.
Bertone’nin elde ürettiği bu
4.5 m’lik otomobilde de alüminyum
yapıya yer vermiş olması Jaguar’ın
bu planlarına uygun. Sadece
1.35 m yüksekliğe ama 1.95
m genişliğe sahip olan otomobilin
motor-aktarma konsepti de
yeni Jaguar’lara çok iyi uyuyor.
İdeal orantıları sayesinde otomobil,
sadece güzel veya hızlı değil,
çok seksi de görünüyor. Hatta
B99’un kapı konsepti bile seri
üretime hazır durumda. Arkadan
menteşeli yapıları sayesinde öndekilere
ters yönde açılan arka
kapıları Bertone harika bir şekilde
gizlemeyi de başarmış. Ne
yazık ki bu konsept seri üretim
için fazla pahalı olacak.
Konseptin hibrid sisteminin
hayata geçirilme olasılığı ise daha
yüksek. Ön kaputun altında göreceli
küçük hacimli bir menzil
uzatıcı (range extender) bulunduğu
açıklandı. Bu açıklama eşliğinde
motorun, 1.2 lt hacimli 2
silindirli bir makine olması mümkün.
Beklenen yüksek performans
ise 20 inçlik arka jantlara
entegre edilmiş 100’er kW’lık iki
elektrik motoruyla sağlanacak.
Jaguar 2014 yılında yeni orta sınıf
modelini tanıttığında ise otomobilde,
4 ve 6 silindirli konvansiyonel
motorlara yer verecek.
Bir sonraki XF’in Bertone’nin bu
baştan çıkarıcı kıyafetine sahip
olup olmayacağı konusunda Jaguar
gayet çekingen açıklamalar
yapıyor: “B99 bir Bertone konsepti.”
Yazık, çünkü Jaguar’ın
yeni orta sınıf modeli gerçekten
de böyle görünmeli. Lütfen üretin!
Hem de aynen böyle!~
YORUM
İngilizler için hiç de iyi bir durum
değil: Modern bir Jaguar’ın nasıl görünmesi
gerektiğini bir İtalyan gösteriyor.
Alçak bir siluet, sürat teknelerini
andıran uzun bir arka kısım
ve ince ama kaslı bir omuz çizgisi bu
konsepti, Jaguar’ın geçmişiyle ilişkilendiriyor.
Yani retrodan uzak
ama hayvansı erotizme sahip
bir otomobil. Durum
böyle olunca B99, fuarda
gerçek Jaguar’ların parıltısını
bayağı azaltacak.
Hem de sonuna kadar
haklı olarak!
MINI
YENiDEN
KISALIYOR
BMW’nin İngiliz markası Mini, yeniden gerçek bir “mini”
üreterek model adının hakkını verecek: Mini Rocketman.
Bir “Mini” ne kadar kısa olabilir?
Christina Riedemayr bu soruyu
hiç beklemiyordu. 28 yaşındaki fotomodelimiz
işte bu nedenle uygun
bir cevap arayıp durdu ve en diplomatiğini
dile getiriverdi: “Bazı sınırları
aşmaması gerekir.” Etek boyuyla
ilgili olan bu cevap aslına bakılırsa,
Mini markasının da bir problemine
işaret ediyordu: Mini’ler sürekli
büyüyor.
Bravo Christina! Kesinlikle bir aptal
sarışın cevabı değildi! Şu sıralar
neredeyse her şey için bir Mini modeli
var, hem de 4 kapılı arazi tipi Countryman’e
kadar. 4 metreyi aşan boyuyla
bu maksi-Mini, klasik “mini”
boyutların tamamen dışına çıkmış
oldu. Hatta 2001 yılında piyasaya çıkan
yeni Mini bile 1959 model dedesinden
yarım metre daha uzundu.~
Sonuç olarak Mini, 2001’den bu
yana büyümeye devam ediyor. Peki
ama bu büyüme ne zaman sona
erecek? Şu sıralar BMW’nin İngiliz
markası kendine bir sınır koydu.
Bu sınırın yansıması ise Cenevre
Fuarı’nda sergilenecek olan Rocketman
adlı konsept oldu. Gerçekten de
Rocketman, sonunda yeniden kısaldı:
3.42 m. Evet, bir Mini böyle olmalı!
Tamam, Rocketman’in boyu ilk Mini’den
neredeyse 40 cm daha fazla
ama en azından seçilen rota doğru.
Tasarım Şefi Anders Warming’e göre
Rocketman markanın yeni stratejisini
benzetmek
bile mümkün. LED’leri mühendisler
sadece arka ışıklandırma
değil, kısa huzmeli farlar ve sis farlarında
da kullanmışlar. İç mekanda
da yılbaşı süslergi gibi parıldayan, yanıp
sönen, hatta renk değiştiren birçok
ışığa yer verilmiş: Bazen kırmızı,
bazen sarı, bazen mavi… Renkler
sürücünün ruh haline göre değişiyor.
Birkaç tane klasik şalter ve merkezi
konumlu hız göstergesi ise aynen korunmuş.
Artık Globe (dünya) adıyla
anılan hız göstergesi, 1960’ların bilim-
kurgu filmlerinden çıkmış bir bilgisayar
ekranı gibi görünüyor.
Kapılardaki geri dönüştürülmüş
kağıttan üretilmiş kol dayanakları ise
çok daha gerçek. Saydam pleksiglas
tavana alt tarafından Union Jack, yani şu sözlerle özetliyor: “Yuvarlak formlara
ve kontrollü yüzeylere markamıza
özgü minimalizme yöneliyoruz.”
Nasıl yani? Warming bir Danimarkalı
ve kreatif bir dil kullanıyor:
“Kesin hatlar, baskın detaylar, premium
etki…” Bunların hepsi doğru
olabilir. Ancak bizim gördüğümüz,
kendisini ilk anda insana yakın hissettiren
sevimli bir küçük otomobil.
Herkesin koluna takıp gezmeyi isteyeceği
trendy bir tip.
Tamam, boyutları küçülmüş olabilir
ama bunda abartıya da gidilmemiş.
Toyota iQ’yu hatırlatan iç mekan
konsepti Rocketman’i 3+1 oturma
düzenli bir otomobile dönüştürmüş.
Ön yolcu koltuğu iyice ileri ilerletilerek
arkasındaki yolcuya yeterli
alan yaratıyor. Sol arkada ise küçük
bir acil durum koltuğu bulunuyor.
Özellikle devasa boyutlardaki kapılar,
geleceğin Mini sürücülerinin
araçlara nasıl binip ineceklerini gösteriyor.~
Çift menteşeli kapılar önce hafifçe
dışa doğru çıktıktan sonra ileri
doğru kayıyor. Bu sayede Rocketman’i
en dar alanlara bile park etmek
ve yolcuların buna rağmen rahatça
inebilmeleri mümkün oluyor. Çok
şey vaat eden bu konsept özellikle
yaşlı insanların hayatını kolaylaştıracak.
Bu gerçekten önemli bir yenilik,
çünkü hareket kabiliyetleri kısıtlı
yaşlılar bugüne kadar Mini’nin
hedef kitlesine dahil değildi.
Diğer taraftan bu kapı konsepti çok
da yeni bir tasarım değil. 2004 yılında
Opel, Trixx adlı konseptinde benzer
bir sistemin tanıtımını yapmıştı.
Kendi başına kötü bir şey yapmaktansa,
iyi bir şeyi taklit etmek daha
iyidir.
Bagaj bölmesinde de Mini’nin
Opel’den esinlendiği görülüyor. Arka
taşıyıcıya entegre edilen sürgülü bir
bölme 35 mm dışarı çıkabiliyor ve
içinde ufak tefek eşyalar, kayaklar
veya snowboardlar taşınabiliyor.
Prensipte sistem, Opel Meriva ve
Corsa’da bir süredir opsiyonel olarak
alınabilen Flex-Fix adlı taşıyıcıya
dayanıyor. Ancak Mini’deki hali çok
daha yüksek karosere entegre edilmiş.
Bu nedenle mühendisler, karoserden
yükselen projektör teknolojili
stop grubuna yer vermişler: Ütü
saplarına benzeyen çıkıntılar,
LED’lerden elde edilen ışınlarını karosere
yansıtarak normal
stoplardan daha fazla
dikkat çekiyor. İleri
teknoloji ürünü bu
tasarımı biraz hayal
gücüyle Volvo
C30’un üzengileri
hatırlatan
stoplarına ben İngiliz bayrağı projeksiyon yöntemiyle
yansıtılıyor. Ancak bu tür
oyuncakların göze hoş göründüğünü
söylemek pek mümkün değil. Diğer
taraftan Rocketman gibi sadece halkın
ilgisini çekmek için şov amaçlı
olarak hazırlanmış bir konsept için
gayet uygun bir oyuncak.~
Üzerindeki süsleri, oyuncakları
ve kapı konseptini gözardı ederseniz,
bu küçültülmüş Mini’nin
seri üretime geçme ihtimalinin
olabileceğini de
görürsünüz. Neticede
bugüne kadar Mini, fuarlarda
sergilediği tüm
yenilikleri seri olarak
üretmiş olmasıyla tanınan
bir marka. Bunun
dışında Rocketman, hafif
üretim teknikleri konusunda
da teknolojik elçi görevi yapıyor:
Karbondan üretilmiş monokok
şasi sayesinde ağırlığı 1000 kg’ın altında.
Düşük ağırlığının ve kullanılacak
küçük bir dizel motorun yardımıyla
bu otomobilin 100 km’de 3 lt’nin altında
yakıt tüketmesi gayet mümkün
görünüyor. Modelimiz Chiristina’nın
da buna bir itirazı yok. Neticede
konu tüketim olunca tüm tabular rahatlıkla
yıkılabilir: Ne kadar, o kadar
iyidir!
i40: Rüsselsheimlı Koreli
Filo sahiplerinin dikkatine!
Temmuz ayından itibaren Hyundai
i40, Almanların en beğenilen
nakliye ustalarına meydan okumaya
başlayacak. Ancak yeni
Koreli Variant veya Turnier gibi
güçlü Almanlara gerçekten iyi bir
alternatif olup olamayacağını önce
kanıtlaması gerekecek.
Diğer taraftan Hyundai’nin yeni
station amiral gemisi, bunun
için gerekli olacak yeteneklere sahip
olduğunun da sinyallerine veriyor.
Örneğin görünümüyle…
Koreli nakliyeci dururken bile gayet
dinamik bir görünüm sergiliyor.~
Rüsselsheim’da geliştirilen i40,
yaklaşık 4.80 m’lik boyuyla VW
Passat (4.77 m) ile Ford Mondeo’nun
(4.83 m) tam ortasında
konumlanıyor. Durum böyle
olunca tasarımcıların, bagaj hacmi
(553-1719 lt) konusunda da
Alman rakiplerini dikkate almış
olmaları anlaşılır oluyor. Yani iç
mekan konusunda herhangi bir
sıkıntı olmayacak. Benzer bir
durum modern teknolojiler için
de geçerli. Örneğin opsiyonel
olarak i40 müşterisi, bi-xenon farlar
veya şerit takip asistanı gibi
elektronik donanımları satın alabilecek.
Otomobilin ön kaputunun altında
ise sadece direkt enjeksiyonlu
motorlar görev yapacak: 2
adet benzinli (1.6 lt 140 HP; 2.0 lt
175 HP) ve 1.7 lt’lik common-rail
dizel motorun iki güç (116/140
HP) versiyonu. Motorların gücü
ise tekerleklere 6 ileri oranlı manuel
şanzıman üzerinden aktarılacak.
Yine 6 ileri orana sahip
tork konvertörlü otomatik şanzıman
ise opsiyon listesinde yer
alacak. Hyundai’nin açıklamasına
göre start-stop sistemi tüm
motorlarda standart olarak sunulacak.
i40’ın fiyatları henüz
belli olmasa da 5 yıllık garantiyle
sunulmasına kesin gözüyle
bakılıyor.
Bir yanıt yazın