Aslına bakılırsa böyle bir
şey henüz 1957 yılında,
Mercedes’in 300 SL Roadster
ile otomobil dünyasında seviyeyi
yukarılara taşıdığında yaşanmıştı.
Zenginler, güzeller, endüstri
kralları, oyuncular… Kaymak tabaka
artık bu otomobili kullanıyordu.
Clark Gable’da bir tane vardı, Pablo
Picasso’da da, Curd Jürgens’te de…
O günlerin kudretli yani dünyayı
gerçekten etkileyebilen insanları bir
300 SL Roadster sahibi olmak için
neredeyse kıyameti koparıyordu.
Eskilerin dediklerine göre bir 300 SL
geçerken, çevredeki yayalar bir anda
durup alkışlamaya başlarlarmış.
Her zaman olduğu gibi tarih burada
da tekerrür ediyor. Hem de
kalıbı tamamen farklı olsa da orijinale
şaşırtıcı bir şekilde benzeyerek.
Tamam, artık kimse alkış tutmasa
da yolun kenarındakiler mutlaka
başlarını çevirip Mercedes’in bu
yeni yıldızını hayranlıkla inceliyor.
Hem de Mercedes’in tanıtım için
seçtiği Cote d’Azur’daki en zengin
yerlerden biri olan Saint-Jean Cap-
Ferrat’ta bile durum böyle.
Aynı dedesi gibi yeni SLS de safkan
bir yarışçıdan çok,
asil bir Grand Tourer.
SLS AMG Roadster’in
ağırlığı, şasinin rijitliğini artırmak
için kullanılan güçlendirmeler nedeniyle
kanat kapılara sahip kardeşinden
40 kg daha ağır. Cabrioya
dönüşürken ağırlığın bu kadar az
artmış olması neredeyse bir mucize
ama 1660 kg ile SLS için “süper
sporcularının hafif örneklerinden
biri” demek kesinlikle imkansız.
Ancak burada kesinlikle yanlış
anlaşılmak istemiyoruz. Trafikte
ağır başlı hatchbackleriyle dolaşan
“normal” insanların
çoğunluğu için SLS
Roadster bir otomobil
değil, bir doğa fenomeni. Sağ
ayağınızı sert bir şekilde zemine
doğru bastırdığınızda, önce gök
gürültüleri, ardından da depremle
tanışıyorsunuz. 7 ileri oranlı çift
debriyajlı şanzımanın dünyanın en
hızlısı olmaması nedeniyle, bu ağır
aracın ileri atılması ve 6.2 lt’lik motorun
varlığını doğanın yıkıcı gücünü
andıran bir kuvvetle hissetmeniz
biraz gecikiyor.
~Enflasyonist bir karaktere sahip
olan tork ise dövme metal pistonları
motor bloğundan fırlatıp atmak,
karbon kardan milini düğüm düğüm
etmek istediğini hissettiriyor.
Tüm bu şov, egzozlardan gelen
mükemmel homurtularla destekleniyor.
Egzoz seslerini bir kez duyduğunuzda
AMG’nin bağımlılık
merkezleri tarafından incelenmesi
gerektiğini düşünüyorsunuz. Çünkü
sesler kesinlikle bağımlılık yapıyor
ve bağımlılığın buradaki şiddeti
kanat kapılı kardeşine göre daha
güçlü. Bunun nedeni ise seslerin
kulağınıza hiç filtre edilmeden ulaşması.
Bu otomobili kullanırken insan,
babasının otomobilini kaçırıp kızlara
hava atmaya çalışan bir ergen
gibi sık sık gaz verip egzozu bağırtırken
yakalıyor. Yüce Tanrım,
lütfen önüme bir tünel çıkar! Ancak
SLS’in limitlerinin çok ince olduğunu
asla unutmamak gerekiyor.
Sedef beyazının simsiyah renkle
harmanlandığı (test aracımızdaki
gibi) bu otomobile hakim olmak
herkesin harcı değil.
Diğer taraftan Mercedes’in tam
da böyle aşırı uçlara ihtiyacı var.
Yani gösterişli ve provoke edici otomobillere.
Çünkü Stuttgartlı marka
uzun süredir böyle kıskançlık
yaratan tekerlekli kas yumakları,
güç timsalleri üretmiyor, çekingen
davranıyordu.
Başkan Zetsche’ye bir önerimiz olacak:
Bu otomobilin sesini ve yanan
lastik ve egzoz kokularını kutulayıp
market raflarında reçetesiz bir antidepresan
olarak satın. İç karartıcı
kış günlerinde bunaldığınızda kilere
inip bu kutulardan birini alabilir ve
kendinizi bir endorfin bombasıyla
ödüllendirebilirsiniz.
~Nice’in dimdik dağ geçitleri SLS’e
düzlükler gibi geliyor
Bugün tarafımdan doldurulan kutuyu
şiddetle tavsiye ederim. Adını
bile buldum: Cole de Vence. Bu
kutunun içinde Nice’in kara tarafındaki
rüya gibi yolları ve 970 metre
rakımlı Vence Geçidi’ni kapsayan test sürüşümün tamamını bulabilirsiniz.
Bu bölge, güçlü makinelerle
ortalığın tozunu dumana katmak
isteyenler için ideal bir yer. Yere
neredeyse yapışan ve aşırı direkt
direksiyonuyla öne çıkan roadster,
aşırı dik olan bu dağ geçidi yolunu,
abartılı torku sayesinde düzlüklere
dönüştürüyor. Rallicilerin “saç tokası”
olarak adlandırdığı 180 derecelik
dar virajlarda ise kahramanımız
ağırlığını hissettiriyor: Ön lastikleri
üzerinde pek de hoş olmayan bir
şekilde kayarak viraj dışına çıkmak
istiyor. Aracın virajlardaki bu karakterinin
dışında heybetli boyutları da
alışkanlık gerektiriyor. Aşırı alçak
sürüş pozisyonu nedeniyle motor
kaputu, önünüzde bir balina kamburu
gibi yükseliyor. Ayrıca arka
görüş de bu aracın başarılı özellikleri
arasında değil. Bu nedenle park
manevraları pek de keyifli olmuyor.
Her şeye rağmen onlar, yani
zenginler, ünlüler ve güçlüler, eskiden
olduğu gibi
bu otomobilde kuyruklar
oluşturacak.
Neticede SLS AMG
Roadster’in coupe
kardeşinden 8 bin
330 Euro fazla 195
bin 160 Euro’luk
Almanya fiyatı bu
insanlar için herhangi
bir engel
değil. Çünkü Cap-
Ferrat’ta aylığı 8 bin
330 Euro’dan daha
yüksek olan bahçıvanlar
bile var…
Teknik veriler
Önde uzunlamasına
yerleştirilmiş V8 motor;
silindir başına 4 supap;
motor hacmi: 6208 cc;
maksimum güç: 571 HP-
6800 d/d; maksimum
tork: 650 Nm-4750 d/d;
arkadan itiş: 7 ileri DSG
şanzıman; ön lastikler:
265/35 R 19; arka
lastikler: 295/30 R 20;
dingil mesafesi: 2680
mm; ön/arka iz açıklığı:
1682/1653 mm; yakıt
deposu: 85 lt; maksimum
hız: 317 km/s; 0-100
km/s: 3.8 sn; tüketim:
13.2 lt/100 km; CO2
emisyonları: 308 gr/km
Bir yanıt yazın