Bir Kasım sabahı, Saat 09:30’da,
Eskişehir’in eski saman pazarı bölgesi,
geçmişten günümüze ışık tutan
Odunpazarı’ ndayız. Bahçeli kıraathanenin
içerisinde soba ile ısıtılan bölümde merakla
fotoğraf çekeceğimiz aracı bekliyoruz.
Klasik bir otomobil bekliyoruz. Hayalimizdeki
1956 Model Ford ‘u canlandırmaya
ve internet sayfalarında görsellerine bakmaya
3 gün öncesinden başladık.
Sıcaklık -4 derece, parçalı bulutlu
bir hava ve Kasım ayı için yazdan
kalma bir
gökyüzü…. Bir
telefon, merakı hüzüne çeviriyor.
Arayan araç sahibi; Kocaoğlan’ı çalıştıramıyordu..
Sert gelmişti hava. Tekrar deneyeceklerini
söylediler. Üşüyen ellerimiz
değil her yerimiz buz kesmişti, ardından
gelen bir telefon yine araç sahibinden idi…
Kocaoğlan çalışmıştı, direniyordu zamana
ve tüm ağır şartlara rağmen. Gelsin çaylar..
Sabırsızlıkla beklediğimiz an; havalı
bir korna sesi, iri gövdesi, kromajlı kaplamaları
ile pırıl pırıl bir Ford Customline
karşımızda.
Işıltılı gözlerle izledik, büyülenmiştik.
Detayları konuşmak üzere araç sahibi ile
beraberiz, rahatlamıştık. Araç sahibi ile de
ilk defa karşılaşıyoruz.
Adı bizde Ford Customline 1956 idi.
Bayram Bey’de ise hüzünlü bir hikayesi var.
Dinliyoruz…
“Araç 1960-1970 yılları arasında Eskişehir
ili Sivrihisar İlçesi Emniyet
Müdürlüğü’nde “Polis Aracı” olarak kullanıldı,
görev süresinin sonunda ise İstikbalbağı
köyünden İsmail Çetin aracı ihale ile
satın aldı. Araç bundan sonraki dönemde
Sivrihisar ile köy arasında haftanın belirli
günlerinde yolcu taşımacılığı yaptı. İsmail
Çetin Almanya’ya gidince araç köyde kaldı.
Öyle böyle değil, 10 yıl köyde hiç kullanılmadan,
toz, toprak, sap, saman içerisinde.
Camları kırıldı. Hatta tavuklar bile içerisine
yumurtluyordu, kullanılmaz hale geldi.10
senenin sonunda İsmail Çetin Almanya’dan
dönüş yaptı. 1999 yılında Eskişehir sanayisinin
eski ustalarından Elektrikçi Davut
Bayram aracı 2800 Alman Mark’ına satın
aldı. Araç atıl hale geldiği için Eskişehir’e
getirilecek kadar olan ilk bakım ve onarımı
köyde yapıldı. Klasik otomobil tutkunu
olan Davut Usta’nın hayali aracı orijinal
hali ile görmekti. Her bir parçasına kadar
dağıtılacak olan zorlu bir sürece başladı.
Davut Usta, bütün parçaların temizliğini
yaptı, eksik parçaları Ankara, İstanbul ve
Bursa illerinden temin etti. Yurtdışından
camların kalıplarını getirtip
Bursa’da döktürdü.
Motorunu
ve tüm mekanik aksamını kendi
elleri ile topladı tek tek…
Hayalini tam yaşayamadı
Davut Usta’nın maddi durumu iyi olmasa
da yürüyecekti bu araç. Hayali gerçekleşecekti.
Çok büyük paralar da harcadı bu
uğurda.
8 sene uğraştı Davut Usta ve aracı toparladı.
Hayalindeki gibi, görmek istediği gibi.
2003 yılında tamamlanmıştı araç”.
Peki araç tamamlandıktan sonra Davut
Usta bu hayaliyle ne kadar yaşayabildi,
sadece 2 ay.
Yine 2003 yılı, aracın tamamlanmasının
üzerinden sadece 2 ay geçmişti. Aylardan
Eylül. Davut Usta, eşi ve oğluyla başka bir
araç ile çıktığı yolculuktan bir daha geri
dönemedi. 11 yaşında oğlu kaldı, Volkan
Bayram.
O göremedi, belki görüyordur, bilinmez
ama, araç ustanın bıraktığı gibi. Sanki
döneceği günü bekler gibi.
O günden bu güne araç trafikte kullanılmıyor.
Yılda 2-3 kez çalıştırılıp bakımları
yapılıyor. Volkan Bayram, babasından kalan
ve büyük emekler ile toplanan bu mirası
iyi bir şekilde değerlendirmek istiyor.
Masadan kalkmak ve bu hazin öyküyü
sırtında taşıyan bu otomobile bakmak zor
oldu … Hüzünlü ve yumuşak bir dokunuş
ile başladık çekime.
Bir yanıt yazın