Rahat olacağını kimse söylemedi.
Ya da kuru, sıcak veya
rüzgarsız… Ancak ulaşılabilir
fiyatlı elektrikli mobilite
işte böyle görünecek. Elektrikli
otomobil rüyasına inananların ise
artık alıştığımız otomobillerle ilgili
bildikleri her şeyi unutmaları gerekecek.
Evet, Twizy’den söz ediyoruz.
Yani R4, R16, Espace veya Twingo
gibi, cesur tasarımlı, dayatılmış otomobil
konseptlerinin dışına çıkabilen
araçları üreten bir firmanın
ürünü. Ancak Fransız firma asla
bugünkü kadar büyük bir riske girmemişti.
Twizy şu anda Renault’nun
fazlasıyla iyimserlik davrandığı ve
çok büyük bir cesaret gösterdiği bir
elektrikli mobilite
kampanyasının
en dikkat çekici
üyesi. Günümüzde
cesaret, risklerin
yanlış tahmin
edilmesinden başka bir şey değilmiş
gibi algılanıyor. Fransızlar bu işte o
kadar derinlere indi ki, hiçbir şey
yanlış gitmemeli: Programa yapılan
yatırım miktarı 4 milyar Euro.
Yoksa yatırım yerine çöpe atılan
para mı denmeli? Çünkü konseptinin
sahip olduğu dezavantajlar
nedeniyle Twizy, kolay vazgeçilebilecek
bir otomobil. Ayrıca Renault
markalarından biri olan Dacia’nın
Sandero gibi eksiksiz yani hiçbir
şeyden ödün vermeyi gerektirmeyen
bir modelinin, baz haliyle Twizy’den
900 Euro daha ucuz olduğu da ileri
sürülebilir. Neticede Twizy’nin baz
modeli, daha güçlü olan motor seçeneğiyle
(+13 kW) 7 bin 690 Euro’dan
satılıyor. Ancak bu düşünceler hiçbir
zaman gerçek bir otomobil olma
iddiasında olmayan Twizy’ye
haksızlık olur. Teknik verilerine
baktığımızda bu bücürün “ağırlığı
550 kg’a kadar olan 4 tekerlekli bir
araç” olduğunu görüyoruz. Yani
Twizy’nin mobilitenin yeni formu
olduğunu, ilk otomobilden farklı
talepleri karşıladığını düşünmemiz
gerekiyor.
~Fiş prizden çekildiğinde 3 metrelik
kablosu, kendi kendine küçük
bir kapağın ardında kayboluyor.
Art arda konumlandırılmış 2 koltuğa
sahip olan araçta 2 adet kapı
bulunması ise bir
lüks gibi görünüyor.
Aslında bu
doğru, çünkü öne
doğru yükselerek
açılan kapılar için
590 Euro ekstra bedel talep ediliyor.
Ancak bu kapılar bile Twizy’nin
profilini tamamen kapatamıyor ve
bir KTM X-Bow bile daha “giyimli”
duruyor.
Arka koltuğu hemen unutmak
gerekiyor. İnanılmaz rahatsız koltuklar,
araca tırmanarak girilmesi ve
klostrofobik darlık, araca binmeyi
cesaret gösterisi haline getiriyor.
Hatta sürücü bile daha rahat olacağını
düşünmemeli. Çünkü nefes
almayan, sadece ileri-geri kaydırılabilen
ama su geçirmez bir maddeyle
kaplı olan tekli koltuk hem çok sert
dolgulu, hem de anatomiye pek merkezi görüş dikkate değer. Dar
sütunlar ve büyük ön cam en iyi
görüş özelliklerini garanti ederken,
kapıların saydam kısımlarından ön
tekerlekleri bile görebiliyorsunuz.
Arka camın olmaması ise manevraları
zorlaştırıyor.
Anahtarı Start pozisyonuna getirip
D düğmesine bastıktan sonra
ayağınızı fren pedalından kaldırıp
gaz (elektrik) pedalına bastığınızda
Twizy sessiz bir şekilde harekete
geçiyor. Kullanım rahatlığı ise
bir iPod Shuffle’ı aratmıyor. Düşük
hızlarda yol rüzgarı iç mekanda
hafif meltemler estiriyor. Az daha
unutuyorduk: Yan cam diye bir
şey yok. Bu durum yaz günlerinde,
yağmur bile yağsa,
fazla dramatik
olmuyor. Neticede
A sütunlarındaki
deflektörler
biraz rüzgar ve
suyu engelleyebiliyor. Ancak taze
ama soğuk ilkbahar sabahlarında
iç mekanda esen rüzgar resmen
dondurucu oluyor ve kalorifer de
sadece ön camın buğulanmasını
engelleyebiliyor.
~Scooter ve motosikler sürücüleri
de daha rahat değiller. Ayrıca 4
noktalı emniyet kemerleri sayesinde
Twiz’den düşme veya Twizy ile birlikte
devrilme riskiniz de yok. ESP
olmamasına rağmen Twizy, tüm
sürüş güvenliği testlerinden başarıyla
geçerken, harika kullanışlılığıyla
test pilotlarının kalplerini ısıttı.
Servo desteği olmayan direksiyon
direkt ve hassas bir şekilde çalışıyor.
Araç virajları minimum yana
yatma ve düşük bir önden kayma
eğilimiyle alıyor. Ancak eğer birileri
Twizy’nin bir go-kart dinamiğine
sahip olduğunu söylerse, bilin ki
asla bir go-kart kullanmamıştır.
Gerçekten de go-kartla karşılaştırılabilecek
tek özellik olmayan sürüş
konforu… Twizy belki süspansiyon
adı verilen bir sisteme sahip ama
bu kesinlikle işlevsiz bir donanım.
Ancak rüzgar-yağmur-soğuk problemi
karşısında zayıf süspansiyon,
en kolay vazgeçilebilecek konfor
unsuru.
Twizy yollarda, 1980’lerin scooterlarını
hatırlatan bir karakterle
ilerliyor ve şehir trafiğine rahatlıkla
uyum sağlayabiliyor. Hatta tam gaz
verildiğinde şehir dışı yollarda da
sorun çıkarmadan
ilerleyebiliyor, ayağınızı
gazdan
çektiğinizde enerji
geri kazanımı güçsüz
bir fren etkisi
yaratıyor ve gayet enerjik bir fren
performansı sunuyor. Tabi ki ABS
olmadan… 80 km/s’lik maksimum
hız ve şakadan anlamayan kamyon
sürücüleri ise otoyola çıkmayı neredeyse
bir yasak haline getiriyor. Neticede
Renault’nun yüksek rijitliğe
sahip güvenlik kafesine rağmen, hiç
kimse arkasında 40 tonluk bir TIR
görmek istemeyecektir. Testte ölçülen
71 km’lik menzil ise Twizy’nin
yakın mesafe kullanımı için üretilmiş
olduğunu kanıtlıyor. 100 km’de
aracın enerji maliyeti yaklaşık 2.20
Euro. Ancak tabi ki sadece ekolojik
yöntemlerle üretilmiş elektrikle şarj
edildiği sürece bu mantıklı oluyor.
Peki ya Twizy mantıklı mı? Otomobil
olarak kullanışsız ama evrimsel
olarak yadsınamaz bir araç.
~Twizy ile ortaya, dikkate alınması
gereken, ulaşılabilir fiyatlı, şehir içi
ve günlük kullanıma uygun ve sevimli
bir elektrikli otomobil çıkmış
oldu. Ayrıca diğer birçok üretici
konseptler veya elit leasing çalışmalarıyla
uğraştırırken, dünyanın
en kolay ulaşılabilir bu elektrikli
otomobilini bayiye gidip hemen
satın alabiliyorsunuz. Neticede
ulaşılabilir elektrikli mobilitenin
yolunun Twizy gibi dar, havadar
ve biraz basit işçiliğe sahip Twizy
gibi araçlardan geçeceğini kabul
etmek gerekiyor.
Bu sayede Twizy, yeni, minimalize
edilmiş ve geniş kitlelere hitap
eden kişisel ulaşım aracı rotasının
öncüsü olabilir. En azından bugüne
kadar hiç kimseden daha iyi bir
fikir de çıkmadı.
Sonuç
Uzun zamandır vaat edilen elektrikli mobilite bu şekliyle gerçek oldu: Böyle görünecek ve ulaşılabilir
olacak. Aylık 1500 Euro leasing ile alınabilen bir Volvo C30 Electric veya 25 bin Euro’luk E-Smart ile
elektrikli otomobilin geniş kitlelere hitap etme imkanı yok. İşte bu nedenle Twizy’de, normal bir
otomobilde kullandığımız kriterleri kullanamayız. Ayrıca Twizy’nin eksiksiz bir otomobil olmak gibi bir
hedefi de yok. Aksini yaparsak Twizy’nin hiç şansı olmazdı: ESP yok, yan darbe koruyucusu bir galetadan
daha sağlam değil, süspansiyon konforu diye bir kelimeye tamamen yabancı, kış günlerinde buzhane,
yazın ise cehennem gibi. Ancak kimse Twizy’yi ana otomobili olarak kullanmayacaktır. Ancak bu konsept
şehir içinde kullanılacak, ikinci otomobil alternatifi olarak gayet mantıklı: Şehirde elektrikle gidiyor,
biraz bagaj veya ideal ağırlığa sahip iki kişi için (kısa mesafeli tabi ki) iç mekan sunuyor. Kim bilir, belki
de düşünce tarzımızı değiştirip, şehir içinde kullanacağımız 15 bin Euro’luk bir kompakt otomobil veya 7
bin Euro’luk bir Dacia Sandero yerine, 8 bin Euro’ya bir Twizy satın almayı düşünmeliyiz
Bir yanıt yazın