The Cal™ olarak anılan ünlü takvimin 40. sayısının yaratıcısı Steve McCurry, dünyanın en
tanınmış fotoğrafçılarından biri. Brezilya’da yakın geçmişte yaşanan sosyal ve ekonomik
dönüşümü anlatan McCurry’nin çekimleri, Patrick Demarchelier’nin 2005 ve Terry
Richardson’ın 2010 çalışmalarından sonra üçüncü kez Pirelli Takvimi için seçilen bu büyüleyici
Güney Amerika ülkesinin ruhunu açığa çıkaran güzelliği ve renkleri yansıtıyor.
Takvimin çekimlerinin Rio sokaklarında ve favela denen gecekondu mahallelerinde sürdüğü
iki hafta boyunca McCurry, insanların ve uzak diyarların öykülerini, deneyimlerini ve
özelliklerini yakalayarak büyüleyici keşif yolculuklarından birini yaptı. 2013 Pirelli Takvimi,
grafiti ile resimlenmiş yüzlerden ve sıradan insanlardan yararlanarak; her biri kendisini
vakıflara, insani projelere ve sivil toplum kuruluşlarına adamış modeller aracılığıyla öyküler
anlatıyor.
“Brezilya’yı, manzaralarını, ekonomisini ve kültürünü insan unsuruyla birlikte yansıtmak
istedim” diyor McCurry. “Kendi objektifimden anlatmak istediğim öykü buydu. Fotoğrafçılık
benim için günlük hayatın büyük küçük tüm öykülerini anlatmak açısından önemli bir ifade
aracı.” Lapa ve Santa Teresa gibi tarihi meydanları, favela’ları, barları ve gece kulüpleri,
pazarları, dans ve spor merkezleri, okulları ve otobüs durakları ile geri planda yer alan Rio
cıvıl cıvıl ve hayat dolu. Klişeleşmiş görünümlerden çok farklı olarak şehir en özgün haliyle
yansıtılmış. “Bol bol sokaklarda yürüdüm, günlük yaşamın içinde yer alan anıtlara baktım ve
çok fotoğraf çektim” diyen McCurry şöyle devam ediyor; “Resmin biraz gerginlik hissettirdiği
o geçiş anlarını arıyorum.”
Sürekli seyahat eden bir gezgin olarak olağanüstü deneyimlere ve içten gelen bir meraka
sahip olan McCurry, Rio’nun havasına girmiş ve kendisini şehrin farklı yüzlerini ve ruh
hallerini yansıtan insanlara açmış. Takvimde model ve oyuncuların portreleri, sıradan
insanların fotoğraflarıyla dönüşümlü kullanılmış: antrenman yapan genç bir boksör, pazarda
bir meyve satıcısı, samba dansçıları, sanatlarını prova eden capoeira ustaları, koşan bir
kadın, bir resim öğretmeni, müzede bir turist, pencereden bakan bir sekreter, günbatımında
yürüyen sevgililer. Bazıları sıradan, bazıları ise pek de sıradan olmayan hayatlardan yakalanan
bu sahneler, gerçek doğasını ve onu özgün kılan niteliklerini kaybetmeden değişen bir
ülkenin evrimini anlatıyor.
Not: Basın bülteninden derlemedir.
Bir yanıt yazın