Almanya Avrupa Futbol
Şampiyosanı’nı üç
kez art arda kazandı.
Berlin’de Başbakan Renate
Künast benzinin litre
fiyatının 2.50 Euro’ya
çıkmasını protesto edip duruyor.
Yeni S Serisi ise uzunlukları neredeyse
bir Smart ile aynı olan kanat
kapılarıyla kendisini tanıtıyor. 2025
yılına hoş geldiniz. Bugün hayalini
bile kuramadığımız fikirlerin hayata
geçtiği günlere hoş geldiniz. Örneğin
emisyon yaymadan 1000 km
menzil sunan bir limuzin… Ancak
bu bile akıllara bir soruyu getiriyor:
Böyle bir asfalt gemisi gelecekte
mantıklı olacak mı?
Mercedes’e göre bu sorunun cevabı
evet olmalı ki Frankfurt Otomobil
Fuarı’nda F125 adlı konsept
otomobili sergiledi: Geleceğin teknolojilerini
bünyesinde barındıran
bir araştırma istasyonu. Bu fikirlerin
bazılarının sadece birer fikir olmasının,
yani şimdilik bilim-kurgunun
ötesine geçmiyor olmasının bir önemi
yok. Yani olmasını istediğiniz
şeyleri yüklediğiniz, imkansızlıkla
olasılık arasında bir otomobil…
Dizayn Şefi Gorden Wagener bu otomobili
tanıtırken, S Serisi’nin üç
nesil sonrasını düşündüklerini söyledi.
Tamam o zaman… Geleceğe yani
2025 yılına bir göz gezdirelim!
Evet, 2025 yılında neler olacak?
Özellikle de Mercedes gibi bir markanın
sedan tasarımdan vazgeçecek
olması kesinlikle çok şaşırtıcı.
F125, alçak ve uzun bir burun kısmına
(yakıt hücreleri fazla alan işgal
etmiyor), ortadan motorlu coupeleri
hatırlatan uzun bir tavan kavisine
ve kısa ve sportif bir arka kısma
sahip. Wagener bu tasarımı “formlar
birbirinin içinde eriyip sürekli
daha güçlü şekilde entegre oluyor”
şeklinde özetledikten sonra bizlere
tamponu gösteriyor.
~Neticede tamponlar da gelişti ve
basit bir çelik parçasından entegre
edilmiş ve birçok unsuru (koruma,
soğutma, aydınlatma, spoyler) taşıyan
bir parça haline gelmiş. Acaba
bagaj da gelecekte tamponun kaderini
paylaşacak mı?
Alışılmış Mercedes kalitesini detaylarda
görebiliyorsunuz. Yüzeylerdeki
sakinlik şık bir etki bırakıyor,
yanlardaki arkaya doğru alçalan çizgi
ise neredeyse bir imza kadar tanıdık.
Neyse ki en azından ön kısımda
hala bir Mercedes Yıldızı var.
Ancak bu yıldız da F125’te hem
eski bir tanıdık hem de bir ütopyanın
temsilcisi. Yakıt hücresi (sıfır
emisyon), 4 elektrikli motor (SLS
E-Cell’deki gibi) ve kapılardaki karbon
da tanıdık unsurlar arasında. Bu
çerçevede geleceğin S Serisi, 1000
km’den fazla menzil sunacak ve atmosfere
CO2 salmayacak.
“O eski sedan
dizaynına ne oldu?”
Sadece bu bile geleceğin ürünü
olması için yeterli olmasına rağmen
F125, bunlarla yetinen bir otomobil
değil. İşte ütopya da burada başlıyor.
Örneğin hidrojen, gözenekli yapıya
sahip partiküllerde depolanacak
ve bu partiküller aracın zemini
de oluşturacak. Yakıt hücresinin elektriği
ise lityum-kükürt akülerde
depolanacak. Her iki teknoloji de şu
anda sadece laboratuar ortamında
gerçekleştirilebildiğinden şov otomobilinde
bulunmuyor.
~Spor otomobilleri andıran siluet
ilginç bir özelliğe de imkan veriyor:
3.33 m’lik rekortmen dingil mesafesi.
Boyu tam 5 m olan F125 (güncel
S Serisi: 5.10 m) bu uzun dingil
mesafesi (güncel S Serisi: 3.04 m)
sayesinde uzun şasili S Serisi kadar
geniş bir iç mekan sunabiliyor.
İç mekan ise dingil mesafesi ve en
yeni monitör teknolojilerinden oluşmuş
gibi duruyor. Neyse ki iç mekanda
da tanıdık bir şeyler görebiliyoruz:
İpek ve alkantara döşemeler,
açık renkli ahşap (dişbudak) döşemeler,
parıltı efektleri için kullanılan
cilalı alüminyum dekorasyon
ve sağ arkada yöneticilerin vazgeçilmezi
konfor koltuğu.
Sürücü, gerekli tüm bilgileri hologramlar
halinde gösteren yüksek
çözünürlüklü 3 boyutlu bir monitörün hemen ardında oturuyor. Sürücünün
hemen sağında bir dokunmatik
panel, bunun üzerinde bir projeksiyon
ekranı ve en üstte de iç ayna
bulunuyor. İç ayna mı? Tabi ki
bu da bir monitör ve arka camlardaki
iki stereo kameranın görüntülerini
yansıtıyor. Direksiyonun hala
bir direksiyon olarak kalmış olması
kesinlikle rahatlatıcı.
Bu sırada arka koltuğa kurulan
patron, jest dilini pekiştirmeye çalışıyor.
Peki ama neden? Çünkü sağ
ön taraftaki büyük monitörü jestlerle
kumanda etmek de mümkün.
Ancak el, kol, hatta baş hareketleri
yapan birini dışarıdan gördüğünüzde,
Mr. Bean’in yeni bölümünün otomobilde
çekildiğini de düşünebilirsiniz.
Acaba bu teknoloji gerçekten
hayata geçirilebilecek mi?
Ütopyalara devam: Gelecekte basın
bültenlerindeki kelimeler bile
değişecek. Örneğin insanın kulağını
okşayan “Remote Convenience”
sistemi: Bilgisayar veya akıllı telefon
üzerinden evinizdeyken otomobilin
ayarlarını yapıyor veya iç mekanı
ısıtabiliyorsunuz. Daha gelişmiş
asistan sistemler sayesinde bu
otomobil, trafik bilgi merkezleriyle
iletişim kurabiliyor ve acil durum araçlarını
sürücüden önce fark edebiliyor.
Başta da dediğimiz gibi bu
Mercedes kesinlikle başka bir gezegenden
gelmiş gibi.
~Teknik veriler
Lityum-kükürt akülü (10 kWh) ve yakıt
hücreli hibrid sistem; 4 elektromotor;
sürekli güç: 271 HP; maksimum güç:
313 HP; maksimum tork: 550 Nm;
4×4; lastikler: 245/35 R 23; ağırlık:
yaklaşık 1700 kg; 0-100 km/s: 4.9 sn;
maksimum hız: 220 km/s; tüketim:
0.79 kg hidrojen/100 km; CO2
emisyonları: 0; hidrojen deposu: 7.5 kg
MOTOR
Yakıt hücresi tekerlekle yakın
konumlu 4 adet elektromotorun
(toplam güç: 313 HP) ihtiyaç
duyduğu elektriği üretiyor. Her biri
ayrı ayrı kontrol edilebildiğinden
F125, değişken güç dağılımlı bir 4
tekerlekten çekiş sistemine sahip.
0-100 km/s: 4.9 sn; maksimum hız:
220 km/s
GÖSTERGELER
Üç boyutlu monitör bilgileri
hologram şeklinde gösteriyor.
Orta konsoldaki monitör
dokunmatik bir yüzey üzerinden
kontrol ediliyor. Sağ taraftaki 17
inçlik büyük ekran ise jestlerle
kontrol edilebiliyor. Bir geniş
ekran monitör olan iç aynada
ise arkadaki stereo kameraların
görüntüleri izleniyor.
KAROSER
Yeni bir malzeme
karışımıyla karoser hafifletilip
güçlendirilmiş: Karbon kanat
kapılar, çelik kaza koruma
sistemi, alüminyum tavan…
Mercedes’in iddiasına göre
yaşam kabini, B sütunun eksik
olmasına rağmen kazalarda çok
yüksek bir rijitlik sunuyor.
DEPO
Hidrojen yer kaplayan büyük
tanklarda değil, gözenekli
yapıya sahip partiküllerin
içinde depolanıyor. 7.5 lt
kapasiteli depo böylelikle akıcı
forma sahip şekilde tasarlanıp
karosere entegre edilebilmiş.
Lityum-iyon akülerin iki katı
kapasite sunan lityum-kükürt
akü (10 kWh) de tam bir bilim
kurgu unsuru.
Sonuç
F125 çok etkileyici bir şov otomobili. Çünkü
Mercedes’in yeteneklerini ve markanın lüks
limuzinlere olan inancının devamını kanıtlıyor. En
ileri teknolojilerin “made in Germany” ibaresiyle
dünyaya yayılması ve tabi ki bunların sorun
çıkarmadan çalışması marka için çok önemli. Ancak
geleceğin Mercedes’i biraz daha köşeli ve heybetli
de olabilirmiş.
Yorum yazın