Artık MINImalist değiller

Soyut dışavurumculuğun
biçime ve duyguya verdiği
aşırı öneme karşı bir tepki
olarak, nesnenin nesne
olma özelliğine dikkat çekmek
ve ifade, tarihsel, sembolik anlamlarını
minimuma indirmek
amacıyla hareket eden minimalist
sanatçılar, nesnelere ve
nesnelliğe olan ilgilerini ortaya
çıkarırlar. Zıddı olarak maksimalizm,
süslemecilik olarak
tarif edilebilir…

Yeni nesil MINI’ler de, minimalist
olmaktan çok öte süslü
birer obje, süslü otomobiller,
olarak gözümüze giriyor.

Bu kötü mü? Diyenlere, hayır
tam aksine, kullandığımız
otomobillerin gösterişli olması,
dikkat çekmesi, kimin hoşuna
gitmez, diyebiliriz.

Fakat diğer yanda MINI markası,
yeni MINImalism sloganını
otomobillerinde daha az yakıt
tüketme üzerine kurmuş. Yani
doğru viteste aracı kullanmak,
gereksiz gaza basmamak, trafiği
takip ederek hızı optimumda
ayarlamak ve freni çok kullanmamak
gibi uyarıların yanında,
gereksiz elektrikli donanımı
kullanmamak gibi potansiyel
enerjiyi korumayı da tavsiye
ediyor. Sürüşe çıkmadan önce
hazırlık yapılması gerektiğini,
araçta gereksiz yük taşımamayı,
lastikleri ve araç kondisyonunu
yetkili servislerde kontrol ettirmeyi
unutmamamızı tavsiye
ediyor. Sürüş stilinde de ekonomik
davranmanın önemini
ve otomobillerin hafif gövde
ve yüksek teknolojili yürür aksamlar
gibi özelliklerle modern
mühendisliğin avantajlarını anlatıyor.
~
“Daha az ağırlıkla daha çok
gidebilirsin!”, “Yüksek teknolojiyle
çevreyi daha az kirletirsin!”,
“Bugünün keyfi, yarınlarda
da sürülmeli!” gibi sloganlarla
MINImalism açılımlarını
yapıyorlar.

Evet, “süslü” küçük otomobiller
ve yakıt tüketiminde minik
veriler… Fakat, çevrecilikte ve
sürüş eğlencesinde maksimumda
otomobiller!..

Hey Yönüyle Mini farkı

MINI ailesi, yepyeni Challenge
ve S2000 ile WRX sporcularıyla
en hızlı yönünü gösterirken,
MINI Countryman ile de
artık MINI’lerin yolun dışında
da keyif verebileceğinden bahsediyor.

Almanya’nın en güney ucu
Allgaeu Kempten’de bulunan
ADAC sürüş eğitim ve test
merkezinde katıldığımız MINI
Family Event’te, tüm model
yelpazesini bir kez daha
test sürüşüne çıkardık. MINI
hatchback’lerden Cabrio’ya,
Clubman’lerden John Cooper
Works’lere ve hatta Countryman
All4’ların dizellerinden Cooper
S versiyonlarına kadar…

Tasarım, sürüş keyfi, verimlilik
ve kişiselleştirme başlıklarında
birbirinden farklı, sanki
yüzlerce modelle birlikteydik…
Oysa, MINI, MINI Clubman
ve MINI Convertible ile MINI
Countryman’lerin farklı donanımlardaki
farklı renklerdeki,
farklı farklı modellerin birinden
inip diğerine biniyorduk. Küçük
boyutlarda farklı Premium özellikler,
bizlerin karşısına sanki
bambaşka modeller çıkarmıştı…
~ Sanki, model yelpazesi sonuna
kadar açılmış dev bir üreticinin
organizasyonundaydık.
Oysa 4 farklı kasa tipinin birkaç
versiyonu, sunulan binlerce aksesuar ve renk kombinasyonuyla
bambaşka modeller gibiydi.

MINI markasının yeniden
lanse edilişinin üzerinden sadece
10 yıl geçmişti ve küçük
bir modelin markası, artık modellere
sahip büyük bir marka
olmuştu.
Tarihteki MINI’lerin geleneği
bozulmadan yepyeni görünümlü
bir model ailesi yaratılmıştı.
Hatta; Countryman ile ise,
markanın klasik konseptiyle
modern SUV’ların arasındaki
boşluğu bile dolduruluyordu.
Sadece şehir içinde kullanılmaktan
öte, artık araziye de
çıkılabileceğini gösteren MINI
markası, gerçekten çok ilginç,
benzeri çok az olan bir sürüş
eğlencesi yaşatırken, bir asfalt
otomobilinden fazlasını bekleyen
yepyeni müşteri gruplarının
da dikkatini çekmeye başladı.

MINI tarihindeki ilk 4 kapılı
model olan Countryman, geniş
açılan bagaj kapağı, kabin içinde
sunduğu gerçekten geniş
ortam, esnek kullanım imkanları,
hafifçe yükseltilmiş oturma
pozisyonu ve şaşırtıcı bir
sürüş konforuna sahip. Fakat,
diğer yanda da diğer daha alçak
boylu MINI’lerin karakteristiği
olan go-kart yol tutuş hissi ve
kabiliyetini de bırakmadan!..
Yanındaki opsiyonel All4 yani
MINI dört teker çekiş kontrol
sistemi ise, araziye hafifçe
çıkmanızı sağlıyor, belki ağır
bir Off-Road yaptırmıyor, fakat
piknik alanlarına, bozuk stabilize
yollara ve hatta hafif çamurlu
parkurlara girmenizi sağlıyor.
All4 sisteminin Countryman’e
asıl katkısının, kış mevsiminde
karlı ve kaygan yollarda olacağını
düşünüyoruz.
~
Yeni süspansiyon teknolojisi,
elektro-mekanik EPS direksiyon
sistemi ve standart DSC dinamik
stabilite kontrol sisteminin
de Countryman sürprizleri arasında
olduğunu hatırlatmalıyız.

MINI Conected isimli yepyeni
bir web radyosu ve Mission
Control sistemi de başka başka
sürprizlerden…

Düşük yakıt tüketimi


MINI One D’nin 90 beygir gücündeki
motorundan yeni Cooper
D’deki 112 beygirlik performans
sayesinde MINI’lerin 100
kilometrede 3.8 litreye kadar
yakıt tüketimlerini MINImize
etmelerini de alkışlıyoruz.
Bu veriden de kilometrede 99
gramlık CO2 egzoz emisyonu
müjdesini verebiliyoruz. One D
Clubman ve kendisi için bir ilk
olan Cooper D Convertible gibi
iki yeni MINI’yi de kullanma
şansı yakaladığımızda, küçük
İngiliz’in BMW sayesinde hitap
ettiği kitleyi nasıl genişletebildiğini
fark edebildik.

Yeni ön tampon geometrisinin
Avrupa’daki yeni yaya
koruma
kurallarına uygunluğu, şıklıkla
güvenliği buluşturuyor. Arka
stoplardaki LED ışıklar ve dinamik
fren lambası fonksiyonu da
MINI için önemli gelişmeler…

Tüm bunların üstünde, bildiğimiz
MINI Challenge pist
otomobillerinin yanına eklenen
diğer yarışçılar S2000 ve WRX
de markanın artık tam bir “marka”
olduğuna işaret ediyorlar.
Sadece Morris Cooper’ların katıldığı
klasik yarışlar değil, artık
pistlerden sonra ralli etaplarında
da görmeye başladığımız MINI
markası, kupa koleksiyonu
için büyük bir bina tutmasını
gerektirecek kadar büyük bir
iddiaya sahip.

Sonuçta; MINI ailesi artık gerçek
bir aile! Yani, her keseye her
zevke ve hatta ihtiyaca cevap
verebilen bir marka statüsüne
ulaşan MINI için artık kesinlikle
minimalist diyemeyiz, tam aksine
MINI maksimalist’tir!..


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.