Ne sükunet ama! 200 km/s’ye 11 saniyede çıkıyorum ama neredeyse en küçük bir motor sesi bile duyulmuyor. En fazla, iyi zeminli asfaltın vızıltıları geliyor. Küçük bir hatırlatma: Ray sesleri de yok! Sesteki tek değişim, hızlandıkça lastiklerden geliyor, bir de rüzgarın karosere çarpmasının neden olduğu ses artışı ortaya çıkıyor. Normalde bu sesler, otomobillerin benzinli ve dizel motorlarının sesleri tarafından geri bırakılır. Burada ise hakim sesler haline geliyorlar ve bunların kulağa hoş geldiğini de söyleyemem. Geleceğin elektrikli mobil hayatında ses mühendisleri (tasarımcıları mı desek?) lastik ve rüzgar sesleriyle bayağı uğraşmak zorunda kalacak. Kim bilir, belki de yolda ilerlerken Mozart veya Beethoven’den ezgiler çalan lastik profilleri bile geliştirilebilir! Altımızdaki civciv sarısı renkli bu prototipin resmi adı Mercedes SLS AMG E-Cell. Bu otomobil performanstan en küçük bir ödün bile vermediği için, elektrikli otomobil dünyasında gerçek bir sansasyon yaratabilir. Bilindiği gibi standart SLS AMG, V8 motoruyla 100 km/s’ye 3.8 saniyede, 10.8 saniyede ise 200 km/s’ye ulaşabilen gerçek bir “sert çocuk.” Ancak Martı Kanat’ın 2013 yılında piyasaya çıkacak olan elektrikli versiyonu da en az güncel versiyon kadar iddialı: 0-100km/s’yi 4.0 saniyede, 0-200 km/s’yi ise 11 saniyede gerçekleştiriyor. Ancak otomobil henüz, geliştirme çalışmalarının ilk safhalarında. Akülerin güçlerini elektrik motoruna iletirken ve elektrik motorlarının da, ağırlığı 2 tonu bulan bu spor aracı yıldırım gibi hızlandırırken, kablolarda neler olduğunu görebilmek güzel olurdu herhalde. ~Çünkü sürücünün bu sırada yaşadıkları çok basit: Gaz (elektrik) pedalına bas ve fırlayıp git! Daimler’in açıklamasına göre AMG’nin hedefi, elektrikli otomobil dünyasının canlanacağını göstermek. Yani Amper ve Volt’lardan korkmamıza gerek yok. Yani: İçten yanmasız ve çok keyifli. Ancak tüm bu eğlence, norm parkurda yapılan 150 km’nin sonunda biti veriyor: Aküler bittiğinde otomobil olduğu yerde kalıveriyor. Bu durumda bir priz bulmak ve tam şarj için 5-6 saat arasında beklemek şart. İşte bu olumsuzluk, elektrikli sporculara biraz olsun sıcak bakanların cesaretini yerle bir edebilir. Bizlerse o kadar olumsuz düşünmemeye çalışıyoruz, çünkü AMG mühendislerinin performansları gerçekten çok et-kileyici. Tek bir motora sahip olan SLS V8’in aksine E-Cell SLS’te, her biri bir tekerleğe monte edilmiş ve güçlerini kısa birer rot ile tekerleklere aktaran 4 adet elektrik motoru yer alıyor. SLS’in 571 HP’lik fosil kökenli gücünün yerine E-Cell’in elektrik motorları 533 HP, daha doğrusu 392 kW güç üretiyor. Aslına bakılırsa bundan böyle gücün kW cinsinden verilmesine alışmamız gerekecek. V8’in 650Nm’lik torku ise elektrikli SLS’te 880 Nm. Peki ya manuel şanzıman? Kesinlikle yok: Elektrik motorlarının 12 bin d/d’lik yüksek devirlerini yola aktarmaya, uygun seviyelere indirgeyen tek bir oran var. Egzoz? Gerek yok! Zemin tasarımı? Dümdüz.Tüm bunlar, daha büyük bir arka di füzör ve 7 cm yükselebilen (120 km/s’den itibaren) spoylerle desteklenmiş: Bu ikilinin birlikteliği yüksek hızlardaki emme etkisini artırıyor. Ağırlık merkezi? Standart kardeşine göre 2.3 cm daha alçakta. Yol tutuş? ~Her bir motorun ayrı ayrı kontrol altında olması sayesinde mükemmel! Torsen, viskoz, çok diskli… Tüm bu diferansiyel terimlerini hafızamızdan silebiliriz. Kaygan zeminli virajlarda her bir elektrik motoru, kendisinin bağlı olduğu lastiğe sadece gerektiği kadar güç gönderiyor. Her bir lastik kendi tutunma limitlerinde bulunduğu için bu sistemi, ABS’nin tersi, yani hızlanma ABS’si olarak ta-nımlamak da mümkün. Peki ya fren sistemi? Aslında sistemleri demek gerekiyor, çünkü 2 adet var. Standart termik fren (diskli standart sistem,hatta E-Cell’de diskler seramikten üretilmiş) şarj için kullanılan ikinci bir sistemle destekleniyor. Elektrik freninin etki yoğunluğu direksiyondaki bir kolla kontrol edilebiliyor. Buraya kadar yazılanlar iyi haberlerdi. 85 lt’lik yakıt tankının yerine 324 adet lityum-iyon hücre, her biri küçük bir karton kutu boyutlarında 6 kutuda paketlenmiş. Toplam ağırlıkları neredeyse yarım ton olan bu akülerin enerji kapasiteleri ise –lütfen cesur olun- sadece 3 litre benzininkine eşdeğer. Diğer taraftan verimleri çok daha iyi, yani benzinli motorun yaklaşık 3 katı. Bu da enerji eşdeğerli olarak 10-15 litre arasında benzin anlamına geliyor. Akü gruplarını AMG mühendisleri, şaft tüneli, yakıt deposunun ve motorun eski yerlerine yerleştirmiş. Bu dev akü grubu normal kullanımda 150 km menzil sağlarken, maksimum performansla kullanıldığında menzil 50 km civarına düşüyor. Eğer otomobili böyle kullanmayacaksak, 392 kW güç ve 880 Nm’lik tork neden var? Eğer menzil bu kadar kısa olursa böyle bir spor araç neden üretildi? Vicdan okşama olabilir mi? Neticede AMG gibi bir firmadan böyle bir çevrecilik anlayışı beklenmez.~ Ancak üreticiler, çevreci düşüncelere hitap edebilmek için neler neler yapmıyor ki? Elektrikli otomobiller de bu amaca hizmet eden en iyi ürünlerden biri. Yaklaşık çeyrek milyon Euro’luk fiyatıyla Martı Kanat E-Cell, büyük ihtimalle, ellerindeki aşırı para nedeniyle hayatın gerçek anlamını kavrayamamış ama garajlarındaki benzin canavarları nedeniyle imaj problemleri olan koleksiyoncuların eline geçecek. Bu zenginler bir sonraki bol yıldızlı restoran ziyaretlerini elektrikli SLS ile yapıp ar-dından da yat kulüplerinin yolunu tutacak, buradakilere “Bakın, ben ne kadar çevreciyim” mesajı verecekler. Ancak bu otomobil, örneğin Berlin’den Côte d’Azur’a gitmek için ne yazık ki uygun değil. Çünkü şarj molalarıyla yolculuk bir hafta sürebilir. Aslına bakılırsa bunun bile faydası olabilir: Şarj için beklediğiniz yerlerde çevreyi ve insanları tanıyabilirsiniz örneğin.
SONUÇ
SLS E-Cell, hız ve tasarrufu bir arada sunabilen bir otomobil. Çok elit, sıra dışı ve pahalı bir ambalaja sahip olan bu teknoloji, spor otomobil kavramına yeni bir anlam kazandırıyor: Sporun kendisi tasarruf olurken, yavaşlık stil sahibi oluyor. Bu parlak sarı renkli, martı kanat kapılı, 533HP’lik heybet abidesi, gerçekten ilginç bir deneyim.
Bir yanıt yazın