Genel

Elektrikli melek, turbo şeytan

Birbirine daha zıt iki kardeş bulmak zor:

Yer Münih Havalimanı… Otoparkın P8
katı… En uzun düzlüğün uzunluğu
sadece 350 metre ama bu bile A1
Clubsport’un tozu dumana katması
için yeterli. Dışarıda yağmur yağıyor
olması ve Audi’nin de türünün tek örneği
olan bu prototipi açık havaya çıkarmaya izin
vermemesi nedeniyle bu katlı otoparktayız.
Ancak mevsim kış olmasına rağmen burası
gayet sıcak…

Motorun 4000 d/d’si baskı balatasına yüklenip
güç geniş tabanlı 4 Pirelli lastiğe aktarıldığı
anda ortaya çıkan gürültü, 4 kat alttaki
taksi bekleme noktasındaki tüm başların yukarı
çevrilmesine neden oluyor. Ancak burada,
Audi’nin beyaz bir yalan söylediğini de itiraf
etmemiz gerekiyor: Basın bültenindeki
503 HP yerine aracın TT RS’ten alınan motorunun
gücünün sadece (!) 340 HP olduğunu
belirtmeliyiz. Ancak bu rakam bile, özellikle
de Audi’nin beraberinde getirdiği ikinci
A1 ile karşılaştırma yapılırken, kesinlikle yeterli.

Evet, burada turbo şeytan Clubsport, elektrikli
melek e-tron ile karşı karşıya geliyor.
Biraz daha Clubsport ile devam edelim. Turbo
beslemeli 2.5 lt’lik motor nefes verirken, aracın
yanlarına yerleştirilmiş sidepipes olarak
adlandırılan bilek kalınlığındaki iki egzoz borusunu
kullanıyor. Wörthersee’de düzenlenen
geleneksel GTI buluşmasında tanıtıldığı için
Audi bünyesinde Wörthersee A1’i olarak adlandırılan
bu otomobil, türünün tek örneği olarak
kalacak. Ancak prototipin burada gördüğünüz
heybetli karoser eklentileri, spoylerler
ve 19 inçlik jantlar, limitli seri halinde
(333 adet) üretilecek olan standart otomobilde
(A1 quattro) aynen kullanılacak. 2012 ortasında
bu otomobili, 250 HP’lik turbo beslemeli
4 silindirli motora sahip biraz daha sivil
bir versiyon takip edecek. Teorik olarak ön
kaputun altına, yeni TT RS’in 380 HP’lik 5 silindirli
turbo motorunu sığdırmak da mümkün.
Ancak böyle bir atağın RS3’ün pek hoşuna
gideceğini sanmıyoruz.

Bu güçlü canavardan inip A1 e-tron’a geçiyoruz.
Normal kullanımda bu elektrikli otomobil,
trafikte neredeyse hiç ses çıkarmadan
ilerliyor. Sürücü gaza sonuna kadar bastığında
veya tek vitesli şanzımanın vites kolunu
“Wankel” moduna geçirdiğinde ise araçtan
gürültüler çıkmaya başlıyor. Ancak gürültünün
kaynağı 61 HP’lik elektromotorun da yeraldığı motor kaputunun altı değil, arka tekerleklerin
tam ortası. Çünkü benzini 12 lt’lik yakıt
tankından alan 20 HP’lik tek diskli Wankel
motor burada konumlandırılmış. Bu motor A1
e-tron’da Range Extender, yani menzil uzatıcı
olarak görev yapıyor ve 50 km’lik menzili 250
km’ye çıkarıyor.

e-tron kullanmak, tüm mantığınızı farklı bir
düzleme göre ayarlamayı gerektiriyor: Örneğin
maksimum tork her zaman emrinize amade.
Yani elektromotor döndüğü anda tork rakamının
tamamı en küçük bir gecikme olmadan
kullanıma hazır. Örneğin hızlanmalarda
vites değişimlerinin neden olduğu kesintiler
burada yok. Örneğin Wankel motorun devreye
giriş ve çıkışları neredeyse hiç hissedilmiyor.
Örneğin maksimum 102 HP’lik gücüyle
e-tron, 100 km’de 1.9 lt yakıt tüketen bir otomobile
göre gayet canlı ve hızlı sürüş özellikleri
sunuyor.

Buna rağmen A1 e-tron, Audi bünyesinde
pek de sevilen bir araç değil. Örneğin deneysel
amaçlı ilk örnekler VW Başkanı Ferdinand
Piech tarafından sert sözlerle eleştirilmişti. Bir
süre sonra da Wolfsburglu ana firma, özel parça
üretilmeyeceğini, parçaların eş parça stratejisi
çerçevesinde VW raflarından alınması gereğine
işaret etti.

Buna rağmen Audi, projenin fişini çekme
niyetinde değil. Bu nedenle Münih’teki saha
testlerinin ardından (20 araçlık bir test) 1.2
lt’lik versiyonu, gücü 34 HP’ye çıkarılmış bir
menzil artırıcıyla donattı. Bu motor, akü tamamen
boşken bile aracın şehir trafiğinde sorun
yaşamadan ilerleyebilmesini sağlıyor. Bunun
dışında Audi, test filosundaki araç sayısını 100
adede çıkarmayı planlıyor.
Bize göre A1 e-tron’un hayatta kalma şansı
şu sıralar yüzde 50:50.

Sonuç



503 HP A1 Clubsport mu? Olmasa da olur.
Diğer taraftan A1 e-tron kesinlikle
bir şansı hak ediyor. Bunun ilk nedeni,
güçlendirilmiş menzil artıcısıyla günlük
kullanım şartlarına kesinlikle uygun
bir otomobil olması. İkinci nedense
Audi’nin kendi çözümünü üretebilecek
bir marka olması. Tabi ki “teknolojiyle
bir adım önde” düsturuna hala
sadık kalmaya devam ediyorlarsa…

Yorum yazın

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.