Bu puslu günde rüzgar bacalarda ıslıklar
çalıyor. Saat erken, hem de çok erken.
Ancak caddeler sadece bu saatlerde hala
boş. Fiesta büyük bir şamatayla kırmızı ışıkta
kalkarak önündeki kamyon konvoyuna doğru
yaklaşıyor. Bu sırada dikiz aynasından,
beyaz Swift Sport’un farları görülüyor. Yarış
başladı…
Swit sollamaya çıkıyor. Silindir başına 4 supaplı,
üstten çift eksantrikli ve değişken supap
kontrollü 1.6 lt’lik motoru artık 11 HP daha
güçlü. Bu artış mühendislerin hava emme
sisteminde yaptıkları iyileştirmeler. 136 HP…
Kulağa hiç de çokmuş gibi gelmiyor, değil
mi? Neticede en zayıf dizel motorlu Mercedes
E Serisi bile bu kadar güç üretiyor. Ancak
Swift’in çiftli egzozundan çıkan kükremeler,
çok daha fazlasını vaat ediyor. Aslına bakılırsa
Macaristan’da üretilen bu otomobilde sürüş
sırasında daha fazlası varmış gibi hissediyorsunuz
da. Çünkü hem motor devirlenmeye aç
bir makine, hem de sert vites değişimlerine
sahip yeni geliştirilen şanzıman harika bir
ataklık sağlıyor.
Durum böyle olunca Swift, kendisinden 2
HP daha zayıf ve 58 kg daha Fiesta’yı geride
bırakıyor. Yeni haliyle Swift, sadece şamata
yapmakla kalmıyor, gerçekten hızlı da olabiliyor.
Ayrıca sert süspansiyonuna rağmen hala
yeterince konfor kalıntısı sunabiliyor. Rahat
koltuklar da konfora katkı sağlarken, bluetooth
bağlantısı, xenon farlar ve anahtarsız giriş
gibi sistemlerin kullanımı da çok rahat. Tüm
bunlara, bagaj hacmi hariç, gayet geniş olan
iç mekan da ekleniyor.
~Ancak endişeniz olmasın, çünkü ikinci nesil
Swift Sport, vahşi karakterini kaybetmek
yerine sadece biraz törpülemiş bir otomobil
ve bunu trafiğe kapalı sürüş özellikleri parkurunda
harika bir şekilde kanıtlıyor. Motor
7000 d/d’ye kadar tırmanabiliyor, gücüyle
ön lastiklerinin asfalta imza atmasına neden
oluyor, biraz sert ama hassas direksiyonsa
virajları rahatça almanızı sağlıyor. Bu sırada
sürücü, yön değiştirirken yaşanan ağırlık
transferi tepkilerini kendi avantajına kullanabiliyor:
Ayağınızı gazdan çektiğiniz anda arka
kısım hafifçe yana atıyor. Devreye geç giren
ama girdiğinde de sert müdahaleler yapan
ESP sayesinde tecrübeli sürücüler, arkadan
kaymaları ideal çizgilerini belirlemekte kullanabiliyor.
Ancak bunu biraz abarttığınızda
pistin kenarındaki yeşilliklere girmeniz işten
bile değil. Törpülenmiş karakter mi demiştik?
Sanırız bu tam olarak doğru değil.
Fiesta ise Swift’in yanında ilk etapta biraz daha evcil bir etki bırakıyor. Çünkü S haliyle
bile bir Fiesta olmayı sürdürüyor: Sağlam,
pratik ve geniş iç mekanlı ama bir küçük
otomobil için görüş özellikleri kısıtlı bir yol
arkadaşı… İlk birkaç kilometrede bu otomobilin
büyükanneniz için bile uygun olduğunu
düşünebilirsiniz.
Evet, şehir içindeki ağırbaşlı karakterine
bakıldığında bunun doğru olduğunu söyleyebiliriz.
Ancak devirlenip devirlenemeyeceğini
kontrol etmeye kalktığınızda durum değiyiyor:
4000 d/d seviyesi aştığınızda bile devirlenmenin
aynı hızla devam ettiğini görüyorsunuz.
Yüksek konumlu, sportif geçişli ve kısa oranlı
5 vitesten bir sonrakini seçtiğinizde devirlenme
aynen devam ediyor ve bu durum her
viteste devir kesiciye kadar sürüyor.
~Fiesta, siz onu ne kadar zorlarsanız o kadar
iyi olan bir otomobil. Harika ayarlara sahip
atak süspansiyonu ve geri bildirimleri çok
iyi olan hassas direksiyonu da dinamizm konusunda
Fiesta’ya yardımcı oluyor. Fiesta da
ağırlık transferlerinde arkasını savuran ama
bunu Swift’e göre daha yumuşak ve daha rahat
kontrol edilebilir şekilde yapan bir otomobil.
Eğer süspansiyonu bu kadar sert, bu
kadar abartılı olmasa ve yüksek fiyatına rağmen
biraz daha iyi donanım sunabilse, Swift için bir tehlike olabilirmiş.
DS3 mü? Evet, o da burada. DS3’ün sinirli,
sert ve biraz kabadayı karakterli iki rakibinden
farklı olduğu hemen anlaşılıyor: Fiesta S
ve Swift Sport vahşi yaşamların otomobilleriyken,
DS3 VTi 120 ise lifestyle odaklı bir araç.
1.6 lt’lik motor gerçekten canlı olabilmek için
zorlanıyor. Tamam, devirlenme karakteri ve
kemikli vites geçişlerine sahip 5 ileri oranlı
şanzıman araca başarılı esneklik değerleri
sağlıyor ama VTi 120 sübjektif olarak 95
HP’lik kardeşinden daha enerjik bir etki bırakamıyor.
DS3’ün gerçekten sportif olabildiğini
görebilmek için turbo beslemeli benzinli
motorlardan birine sahip olması gerekiyor.
SoChic donanım seviyesinde süspansiyonu
rakiplerine göre daha kötü ve ataklık artışıyla
dengeleyemiyor. Sürüş özellikleri parkurunda
DS3, virajları ağırbaşlı ve kayıtsız bir şekilde
alıyor ve ESP tarafından çok erken frenleniyor.
Direksiyon ise hassas yönlendirmeler sağlarken,
geri bildirimleri zayıf kalıyor. Sonuç
olarak DS3, güçlü bir küçük otomobilden
beklenmeyecek kadar rahat karakterli bir
otomobil.
~Bunun dışında küçük Citroen herhangi bir
zayıflık göstermiyor. Tabi ki frenleri eleştirmek
mümkün: Duruş mesafeleri rakiplerine
göre daha uzun ve bazı kumandalar da can sıkabiliyor.
Özellikle radyoyu geliştiren mühendisin
elinde, şefine veya PSA yönetimine karşı
çok güçlü kozları olduğunu düşünmeden
edemiyoruz. Aksi taktirde mantıklı bir yönetimin
böyle bir tasarıma izin vermesi imkansız
olmalıydı. Diğer taraftan DS3, başarılı işçilik
kalitesi, geniş iç mekanı, karşılaştırmanın en
iyi görüş özellikleri, uygun baz fiyatı ve makul
kullanım maliyetleriyle sempati topluyor.
Sonuç olarak Citroen DS3, şık, yetkin ve iyi
bir motora sahip ve günlük kullanıma uygun
bir küçük otomobil. Ancak kesinlikle Fiesta S
veya Swift Sport gibi bir küçük yarışçı değil…
KEYİF FAKTÖRÜ
Burada sadece hisler önemli, puanlara dokunulmadı
Önce en problemliyle başlayalım: İmaj.
Tamam, bu şamatacı bücürleri seviyoruz ama
kızınızın her yerinden testosteron fışkıran
18’lik bir delikanlıyla yarış tipi boyaya sahip bir
otomobille sinemaya gitmesini ister miydiniz?
Çoğunuzun cevabı hayır olacaktır. Ayrıca bu
üçlü gerçekten güçlü de değiller: Otoyolda bir
dizel Astra bile bunlara toz yutturabilir. Aslına
bakılırsa test konuklarımızın gerçek canlılıkları
şehir dışı yollarda açığa çıkıyor: Burada
Fiesta, özellikle de Swift’i devir sayacının
kırmızı bölgesinde kullanmak gerçekten çok
keyifli. Ayrıca şamatacı karakterleriyle aslında
olduklarından çok daha hızlıymış gibi de
hissettiriyorlar. Peki ya DS3? Tamam, küçük
Fransız da hızlı olabiliyor ama biraz fazla sessiz
kalıyor. Sonuç olarak DS3 için, hızlı küçük yerine
trende uygun bir şehir otomobili tanımlaması
daha uygun olacaktır. Süspansiyon konforu
tanımının hakkını karşılaştırmada en iyi veren
otomobil de DS3. Swift ise sportifliği, makul
sayılabilecek konfor kırıntılarıyla harmanlıyor.
Ayrıca en iyi koltuklara da sahip ve şamatacı
karakteriyle bu bölümün lideri oluyor.
Bir yanıt yazın