Hemen uçalım! Sadece 100 TL’ye
Mallorca’ya veya Barselona’ya…
Ucuz havayolları bunu mümkün
kılmıştı. Ancak abartılı indirim tarifelerinin
zamanı tükendi ve sivil havacılık devleri
pahalı birer markaya dönüştüler. Yani artık
gerçekten ucuz havayolu kalmadı. En azından
sivil havacılıkta durum böyle.
Aslında pek de önemi yok. Neticede Opel ve
Renault’nun modelleriyle de uygun fiyatlara
uçabilirsiniz. Astra OPC’yi Opel, tamamen
yenileyerek piste gönderdi. Burada kendisini,
265 HP’lik Renault Megane RS bekliyordu.
Cup paketi dahil Megane RS’in Almanya
fiyatı, 32 bin Euro seviyesinde.
Astra OPC’nin 35 bin 150 Euro fiyatı biraz
daha yüksek olsa da karşılığında 15 HP daha
fazla güç sunuyor. Bu haliyle Astra OPC, HP
başına ödenen fiyatta Almanya’nın en başarılı
otomobillerinden biri: Her bir HP için tüketiciden
125.50 Euro talep ediyor. Renault’da ise
bu rakam 120.70 Euro
ile daha da düşük. Peki
ama bu asfalt uçaklarının
hangisi daha hızlı
havalanıyor?
Bu test değerlendirmemizde
ağırlığı, araçların dinamik performanslarına
verdik. İki araç da düelloda
eşit şartlara sahipti: 3 kapılı karoserler, aşırı
beslemeli 4 silindirli motorlar ve önden çekiş
sistemleri. Ancak biraz daha yüksek olan
turbo basıncı sayesinde Astra, hem güçte (280
HP) hem de maksimum torkta (400 Nm) biraz
daha avantajlı.
Çılgın hırıltı, çığlık ve ıslıklar eşliğinde
çalışan motor, Astra OPC’yi 6.3 sn içinde 100
km/s hıza ulaştırıyor.
Bu hızlanma hiç de kötü
değil ancak pilot, temiz
bir kalkış yapmakta
zorlanıyor. Vites değiştirdikten
sonra turbo
basıncında meydana gelen kısa süreli düşüş,
bir sonraki vites için uyumsuzluk yaratıyor.
~Astra özellikle yarış pistinde uyumsuzluk
yaşıyor ve sürüş keyfi biraz tırpanlanıyor.
Ön tekerleklerde neler yaşandığı hakkında
kokpite çok az bilgi veren yumuşak direksiyon
ise daha fazla rahatsız ediyor. Bu da aracı
limitlerde kullanırken sorun yaratabiliyor:
Yönlendirme emirlerine ilk anda çok atak bir
tepki verirken, hemen ardından yönlendirme
hassasiyeti geriliyor. Yani sürücünün sık sık
düzeltme yapması gerekiyor.
Opel’in iddiasına göre kokpitteki OPC düğmesine
basıldığında direksiyon hissinin iyileşmesi
ve önden kayma eğiliminin azalması
gerekiyor. Tamam, direksiyon ve süspansiyon
sertleşiyor ancak düşük geri bildirim ve sinirli
şerit takibi özelliklerinde önemli değişimler
yaşanmıyor.
Ancak bu durumun bir de güzel tarafı var:
Astra’nın bozuk zemin konforu, 19 inçlik jantlara sahip bir sport coupe için gayet iyi.
Flex-Ride adlı ayarlı süspansiyon ”normal”
moddayken zemindeki bozukluklar başarılı
bir şekilde emilebiliyor.
Renault ise böyle konforlu uçuşlara uzak
bir araç. Çünkü her zaman sert ve zemindeki
uyumsuzlukları hiç törpülemeden kabine
iletiyor. Megane RS’te sürekli patırtılar,
zıplamalar ve sarsıntılar hissediliyor. Bu da
sürücünün, omurga hasarlarından korunabilmesi
için sürekli yolun daha düzgün
kısımlarını aramasına neden oluyor.
Diğer taraftan bu aşırı sert ayarlar, sürüş
özellikleri pistinde çok iyi sürüş dinamikleri
olarak geri dönüyor. RS’in direksiyonu
sadece direkt olmakla kalmıyor, direksiyon
açısı arttıkça da harika hassasiyetinden
bir şey kaybetmiyor. ~Kısa vites yollarıyla
devirlenmeyi seven ve her durumda gaz
komutlarına çok canlı tepkiler motor da bu
başarılı özelliklere ekleniyor. İşte bu tutarlı
tarzı Megane’ın, Astra’ya göre daha atak
hissedilmesini sağlıyor ve bu his kesinlikle
yanıltıcı değil: Güç avantajına rağmen, daha
fazla önden kayma eğilimi gösteren OPC ile
neredeyse aynı tur zamanlarına imza atıyor.
Normal modda Megane’nın ESP müdahaleleri,
sadece abartılı sürüş hatalarında hissedilir
olurken, Sport modda neredeyse hiç devreye
girmiyor: Her zaman nötr ve dengeli kalmayı
başarması, süspansiyonunun ne kadar iyi
olduğu hakkında da ipuçları veriyor. Opel
gibi Renault da Brembo üretimi spor fren
sistemi kullansa da, disk çapları 15 mm daha
küçük. Buna rağmen Megane etkileyici bir
fren performansına sahip.
Gece kulüplerinin önünde veya yakıt istasyonlarında
bekleyen araçlar arasında iki otomobil de birer
kral. Hatta yüksek performanslarıyla otoyollarda
Porsche sürücülerinin bile işlerini zorlaştırabilirler.
Yine de ikilinin biraz da ergenlik içeren imajları,
ortalamayı aşamıyor. Renault görsel olarak biraz
daha kararlı bir manzara çiziyor. Ayrıca basık karoserinin
vaat ettiklerini de başarıyla yerine getiriyor:
Sürüş özellikleri daha atak. İnsanın kanını kaynatan
canlılıkları, iki otomobilin de ortak noktası. Turbo
bir kez basınç üretmeye başladığında ikiliyi tutmak
neredeyse imkansız. Ayrıca verdikleri sürüş keyfi
de çok yüksek. Konu incelikler olduğunda ise Astra
daha iyi bir öğrenci: Günlük kullanımda biraz daha
“terbiyeli” kalırken, Renault biraz kaba oluyor.
~Sonuç
Renault bu kez tam bir sürpriz yaptı. Test öncesinde birçok meslektaşımız
Megane’ın Astra OPC karşısında fazla şansı olmayacağını düşünse de, pistte bu
durumun tamamen değiştiğini ve insanları derinden
etkilediğini gördük. Virajları pergel hassasiyetiyle
alıyor, çok uzun süre nötr kalabiliyor ve çok da hızlı
gidiyor. Karakterine uygun olarak Renault, RS’i kendi
yarış takımlarının rengine boyamış ve yarış tipi unsurlarla
süslemiş. Opel ise sadece rengiyle daha soluk
kalmıyor: Motor, sürücü, direksiyon, şanzıman ve gaz
pedalı anlık tepkiler konusunda daha cansız. Yani
her zaman olduğu gibi, hafta sonları biraz “azmak”
isteyen aile babalarına hitap eden ağırbaşlı bir Astra
olmaya devam ediyor.
Bir yanıt yazın