İspanyol ateşi Seat, küçük sınıfta yer alan temsilcisi ile başarılı günler yaşıyor. Yakın zaman önce, Leon modeli ile birçok farklı pazarda önemli bir başarı yakalayan İspanyol üretici Seat, şimdilerdeyse Ibiza’nın ateşten sıcak olan modelleri ile ağızların suyunu akıtmaya başladı. 70’li yıllara damga vuran ve günümüzde yeniden doğan Ibiza Bocanegra (İspanyolca’da siyah ağız anlamına geliyor) asi görünmek isteyenlerin otomobili. Aslında bu otomobil, çevresine çok saygılı değil. Kibirli görünüyor, gösterişli ilerliyor ve kendisinin ayrı bir tür olduğunu tüm çevresine haykırıyor. Yani bu otomobilin içinde olmak bile o kadar kolay değil. Bu otomobili taşıyabilmek için biraz fazlaca kibirli olmak ve alçak gönlü bir kenara bırakmak gerekiyor. Eğer dikkat çekmek ve akılları baştan almak istiyorsanız Bocanegra sizi çağırıyor. Ama bu otomobili,taşıyamayacak karaktere sahipseniz, siz siz olun bu aracın adını bile anmayın. Nedir peki bu otomobili bu kadar ayrıcalıklı kılan. Kesinlikle yüzü… Onun kadar kibirli ve onun kadar çekici bakışları olan otomobilleri yollarda görmek çok da mümkün değil. Agresif bir duruşa sahip olan otomobil tam anlamıyla bir “kara şövalye”… Ona bu lakabı takmamıza neden olan elbette otomobilin yüz tasarımı. Ön ızgarası, tamponun büyük bir bölümü, farların krom kaplı çerçeveleri simsiyah bir tasarıma sahip. Durum böyle olunca, aracın yüzünün büyük bir bölümü siyah rengin büyüleyici etkisi altında kalıyor. Mat siyah kullanılmasıile birlikte bu büyüleyici hava biraz daha artırılmış durumda. Ancak tamamı siyah yapılmayarak da önemli bir etki sağlanmış.~ Mesela, sis farlarının olduğu bölümde devasa bir kara delik açılmış gibi görünmesine rağmen, kırmızı renk çerçevelerle çok etkileyici bir görünüm elde edilmiş. Ayrıca arka tarafta da hava difüzörlerinin olduğu bölüm siyah olmasına rağmen, aracın ana rengi olan kırmızının önemli bir üstünlüğü var Kırmızı ve siyah renkleri çok iyi harmanlayan tasarımcılar, bu otomobilde ayrıca Şeker Beyazı denilen bir renkle de ürün yelpazesine ikinci bir renk seçeneği ekliyor. Ama gerek Şeker Beyazı, gerekse Dakota Kırmızısı olarak adlandırılan bu iki renk seçeneği de mat siyah rengin gölgesinde kalmaktan kurtulamıyor, çok daha büyük alanları kaplıyor olmalarına rağmen.Sadece renk seçenekleri değil elbette onu ayrıcalıklı kılan. Bol kaslı ve bol şişkin detaylara sahip tasarımı da mıknatıs gibi, insanı kendisine çeken unsurlardan. Dış tasarımın büyüleyici atmosferinden kendimizi kurtarıp aracın iç mekanına geçtiğimizdede aklımızı başımızdan alan detaylar karşımıza çıkıyor. Öyle ki, sanki yeni yani taptaze yapılmış gibi görünen dikişlere sahip olan sportif koltuklarını tarif etmekdeğil, yaşamak gerektiğini düşünüyoruz. Bedeninizi bu koltuklara bıraktığınız anda otomobilin daha marşını çevirmeden, aklınız başınızdan gidiyor. Sanki mekanik kollar dört bir yandan bedeninizi sarıyor ve size sadece bu kara şövalyeye hükmetmek kalıyor. Kü-çük ve son derece iyi tasarlanan bir direksiyon simidi üç kollu yapısı ile size selam veriyor. Direksiyon simidinin üzerinden vites değiştirmek için hazırlanan kulakçıklar sessizce orada olduklarını haykırıyor. Kontak anahtarını çevirdiğinizde ise büyülenme işleminin daha yeni başladığını anlıyorsunuz. ~Bir anda yükselen motor sesi ve “Soundaktor” ismi verilen sistemle, ortaya çıkan motor sesinin daha da artırılmış etkisi kulaklarınıza daha önce duymadığınız bir ses tınısını ulaştırıyor. Yaşamalanında sevmediğimiz bir yanda oldu elbette. Bu kadar çok kırmızı renkli dijital gösterge, böyle bir otomobille hiç uyum sağlamamış. Bunun yerine beyaz zeminli ve analog bir kaç gösterge kesinlikle çok daha iyi olurmuş. Buralarda sanki biraz cimrilik akıllara gelmiş gibi görünüyor. Müzik sisteminin, büyük ve karanlık yaşam alanında çok fazla parlayan ekranını da sevmedik. Bazı kumanda elemanlarını da alışkanlık sağlayana kadar açıkçası çok da kolay kullanamadık. Motosiklet göstergelerini ile tamamen aynı olan gösterge panelinin tasarımı ise çok iyi. Bu bölümde beyaz renklere ağırlık verilmiş ve çok çekici bir hareket kazandırılmış.Yaşam alanının genişliği konusunda Ibiza gibi, ne çok iyi ne de çok kötü. Görüş açıları kusursuz bir sürüş pozisyonu sayesinde, kötü olsa bile, bu şekilde algılanmıyor. Müzik dinlemeyi kim ister, bilemiyoruz ama aracın iyi bir ses sistemi kalitesi de var. Sürüş özellikleri konusunda ise fazla söze gerek yok. Küçük ama boyundan büyük işler yapmayı Bocanegra çok seviyor. Gaz pedalına dokunduğunuz andan itibaren yerinde duramıyor ve sürekli olarak hedefinin ya da avının üzerine atılmak istiyor. Başta da söylediğimiz gibi bu sırada kulaklara çok iyi gelen bir motor sesi de büyüleyici etkiyi daha da artırıyor. Kırmızı renklere bürünen diskler, mat renkli jantların arkasında birer alev topu gibi parlarken, araç arka arkaya girilen virajları tamanlamıyla keyfe dönüştürüyor.~ Kendinizi luna parkta hissettiğiniz ve çok eğlendiğiniz zamanların sayısı bir hayli fazla oluyor. Fazla güç elbette çok iyi bir kontrol gerektiriyor. İlk kalkışlar sırasında ortaya çıkan patlamayı kontrol etmek için iyi çalışan yönlendirmenin dizginlerini çok iyi tutmanız, kavramanız gerekiyor. Bir anlık hata bu safkanın sizi üzerinden atması için hiç zorlanmaması anlamına gelebilir. DSG şanzıman büyüsünü de elbette unutmayalım. Açıkçası bu tip araçlarda manuel şanzımanı görmeye alışkınız ama DSG şanzıman bizleri her zaman fazlasıyla şaşırtan bir performans sergiliyor. Çok hızlı ve hiç sarsıntı olmadan yaşanan vites değişimleri, siz gücü nasıl kullanmak isterseniz onun bu şekilde olmasını sağlıyor. Ayrıca direksiyon simidinin üzerinden vites değişimleri de çok kolay ve performansa çok iyi katkı yapacak şekilde gerçekleşiyor. Bu otomobille sevdiğimiz bir başka konu ise kısa ya da uzun süreli yolculuklara çıkılabilmesi oldu. Bazı spor otomobilleri kısa süreli kullanmak büyük bir keyif verirken, uzun yol sürüşleri ise bunun tam tersi bir hal alır. Ancak Bocanegra’da bu harman çok iyi yapılmış. Süspansiyon konforu ve koltukların uzun yolculukları da desteklemesi ile Bocanegra bu tip bir avantaja da sahip. Elbette binek bir aile otomobili ile yaptığımız uzun yol sürüşleri kadar konforlu bir yolculuk olmuyor ama yollarda ızdırap çekmeyeceğinizi de garanti ederiz.~ Fren performansı açısından da başarılı duruş zamanları ve karakterine sahip olan otomobil, asfaltı kazıyarak hızlandığı gibi asfalta yapışarak durabiliyor. 1.4 lt küçük hacimli motor (turbo/kompresör) en iyi hallerinden birini alarak bu otomobilin kaputunun altında tam 180 HP güç üretiyor. Aynı zamanda 250 Nm’lik tork da çok iyi bir veri olarak karşımıza çıkıyor. 7 ileri oranlı DSG şanzımanla güçlü motorun birlikteliği performans tutkunlarının çok hoşuna gidecek. İlk saniyelerde yaşayacağınız bir şok da olabilir. Biraz bekleme süresi ve biraz alışkanlığın ardından yüzünüz bu otomobille emin olun hiç asılmayacak. Üstelik uslu çocuk olmayı başardığınız zamanlarda da yakıt tüketimi cebinizden paraları alıp akaryakıt istasyonuna bırakmayacak.
SONUÇ
Kara şövalye akılları baştan alacak bir otomobil. Küçük ölçüleri ile büyüleyici bir etki uyandıran Bocanegra, mat siyah rengin çok iyi kullanıldığı, harika görünen bir otomobil. Tasarımın geçişleri ve sert çizgileri de onun çok iyi görünmesini sağlıyor. İç mekanda da dışı ile uyum içinde olan bir tasarım var.180 HP güç üreten motor, 7 ileri oranlı DSG şanzıman ve sportif süspansiyonla Bocanegra, uygun fiyata alınacak tam bir çılgın.
(+) Görünüm, performans, sürüş, iç mekan, motor, şanzıman, direksiyon, koltuklar
(-) Aydınlatma renkleri, dijital ekranlar, ilk kalkışlar, tüketim
Bir yanıt yazın