David ile Goliath’ın savaşına benziyor. Bir tarafta otomotivde başarılara alışık ve 8 büyük global markaya sahip 128 milyon nüfuslu endüstri devi Japonya var. Rakibi ise sadece 50 milyonluk küçük bir ülke olan Güney Kore. Otomobil üreticilerinin sayısı ise bir elin parmaklarından fazla değil: Hyundai ve Kia 1998’den bu yana aynı holdingin markaları, Ssangyong (Çinli SAIC’in), Samsung (Renault’nun) ve Daewoo (2005’te General Motors tarafından satın alındı). Görüldüğü gibi hepsi yabancılara ait. İlk Koreli otomobil 1962 yılında üretilen 3 lastikli küçük bir nakliye aracı olan Kia K-360’tı. Hyundai ise 1967 yılında kuruldu. Çıkış noktalarıyla ilgili bu kadar bilgi yeterli. Ancak o günden bu yana Koreliler gerçekten çok büyük bir ilerleme kaydettiler ve bugün Almanya’nın ardından dünyanın en büyük beşinci otomobil üretici ülkesi unvanına sahipler. İşe başladıklarından bu yana Güney Koreli üreticiler, Japonların başarı reçetelerini kopyalamayı tercih ettiler: Az bir bedel karşılığında çok otomobil, basit ama güvenilir teknolojiler. Şu sıralar Hyundai çok daha fazlasını istiyor olmalı ki, ünlü Alman tasarımcılar Peter Schreyer (Kia) ve Thomas Bürkle’yi (Hundai) transfer etti. O günden bu yana bu iki markanın yeni modelleri hem stil hem de görünüm konularında önemli ilerlemeler kaydetti. Peki ama bu otomobiller, örnek aldıkları Japonları geride bırakmak için yeterli mi? Bu sorunun cevabını iki bölümden oluşacak olan büyük karşılaştırmamızda aradık. İşte bu haftanın düelloları: Honda Jazz, Hyundai ix20’ye karşı; Nissan Juke, Kia Soul’e karşı, Kia Sportage, Toyota RAV4’e karşı. Acaba David gerçekte ne kadar güçlü?~Hyundai ix20 Honda Jazz’a karşı
Hyundai üstün otomobiller üretiyor. Yeni ix20 bir Honda Jazz’ın yanında park ettiğinde bu saptama en azından boyutlar için geçerli. Gerçekten de Koreli rakibin yüksekliği 8 cm, uzunluğu 20 cm, genişliği ise 7 cm daha fazla. Yani neredeyse “bir beden”daha büyük. Ancak Japon temsilcinin çekinmesi için herhangi bir neden yok. Çünkü Honda’nın en iyi satan modeli olarak Jazz, eli gerçekten güçlü bir otomobil: Mikro vanlar klasmanında, değişkenlik yeteneğiyle kendisinden çok daha büyük rakipleri bile dize getirebilen kendi klasmanının yaratıcısı. İki küçük müdahale ile geniş yükleme hacimli (1396 lt) bir nakliye aracına dönüşebilmesi gerçekten deha ürünü. Gerçektende bu küçük otomobil ile bulaşık makinenizi bile taşıyabilirsiniz. Arka koltuk sırtlıklarını yatırıp koca bir bisikleti çaprazlamasına bagaja yerleştirebilmek de rakiplerinin kıskandığı bir özellik. Hyundai ise bu kadar değişken değil. İki parçalı arka koltuklar “sadece” ileri-geri kaydırılabiliyor, tekli sırtlıklara farklı eğimler verilebiliyor ve hareketli yükleme zemini uygun pozisyona getirildiğinde düz bir yükleme zemini oluşturulabiliyor. Bu son konumda ix20 90 litre daha fazla yükleme hacmi sunuyor. Ancak eşyalar 9 cm daha yüksek bir yükleme eşiği üzerinden bagaja yerleştirilebiliyor. Diğer taraftan Hyundai yolcuları, arka koltuklara geçişi kolaylaştırıyor: Hem kapılar geniş açılıyor hem de iç mekan gerçekten oldukça bonkör. ~Ayrıca koltuklar da rahat ve oldukça büyük. Gerçekten de arka sırada, iri kıyım insanlar bile rahat edebiliyor. Daha kompakt bir araç olan Honda ise doğal olarak bu kadar bonkör olamasa da, yetişkinler arka koltuklarda bile eleştirebilecek bir şey bulamıyor. Aynı şey kalite fanatikleri için geçerli değil. Sert plastikten oluşmuş bir puzzle gibi hissettiren gösterge panelinin parça birleşim noktaları arasındaki kaba boşluklar gerçekten de eleştiri konusu edilebilir. Göze hitap etme konusunda Koreli rakip daha başarılı. Sert plastik aksamın enazından bir kısmında yumuşak bir dokunma hissi veren boyalı yüzeyle yer verilmiş. Ayrıca metal dekorasyon da iç mekanın gri havasına biraz ışıktı katıyor. Okunaklı göstergeler ile kullanışlı ve anlaşılır kokpit yerleşimi de genel manzarayı olumlu anlamda destekliyor. Hyundai’nin fiyat listesi de hoş bir basitliğe sahip. Örneğin ortalama donanım paketi Comfort’ta herhangi bir önemli eksiklik yok: Klima, CD’li radyo, elektrikli camlar, merkezi kilit… Her şey standart. Bu haliyle ix20’nin Almanya fiyatı, 1.4 lt’lik motorla 18 bin 460 Euro oluyor ve bu rakama 560 Euro’luk 16 inçlik jant opsiyonu da dahil. Benzer bir donanım seviyesine ama otomatik klimaya sahip Honda Jazz 1.4 Elegance’ta ise bu rakam 17 bin 800 Euro. Ancak bu otomobilde15 inçlik jantlar bulunuyor. Fiyat dezavantajını Hyundai, ücretsiz bakımları da içeren 5 yıllık garanti ile dengeliyor. ~Durum böyle olunca ix20’yi kullanmak daha ucuza geliyor. Peki ama bu Koreli gerçekten de daha iyi mi? Rahat kullanımlı ama biraz hissiz direksiyonuyla Hyundai, trafikte rahatça ilerleyebileceğiniz bir otomobil. Yüksek oturma pozisyonu manevraları kolaylaştırırken, parke yollarda veya kanalizasyon kapaklarının üzerinden geçerken Honda’ya göre daha konforlu bir süspansiyonada sahip. Ancak ix20’nin 90 HP’lik motoru yorgunmuş gibi hissettiriyor, devirlenmekte pek istekli değil ve yüksek devirlerde zayıflıyor. 5 ileri vitesli şanzımanın kısa oranları bunun etkisini biraz olsun azaltsa da, otoyol kullanımında daha fazla gürültü ve tüketime neden oluyor. Normal şartlar altında ix20, yumuşak çalışan start-stop otomatiğinin de yardımıyla 100 km’de 6.7 lt yakıtla yetinebiliyor. Honda’nın 10 HP daha güçlü olan motoru ise ortalamada 0.1 lt daha az tüketirken neredeyse iki misli sürüş keyfi veriyor. Alt devirlerde bile güçlü olan motor, istekli bir şekilde devirleniyor ve canlılığını hiç kaybetmiyor. Sportif sertliğe sahip süspansiyon ve daha hassas direksiyon sayesinde Jazz, virajları çok daha atak bir şekilde alıyor. Bunun dışında Honda, hızlı geçilen bozuk zeminlerde de Hyundai’ye göre daha rahat hissettiriyor. Bu sayede Jazz, haklı bir beraberlik elde ediyor.~SONUÇ
Haklı birberaberlik
Daha dengeli ve başarılı süspansiyonu, çok daha canlı motoru ve daha yüksek değişkenlik yeteneğiyle küçük Honda, Hyundai’nin sahip olduğu avantajları dengeleyerek beraberliği hak ediyor. Koreli rakipse daha geniş iç mekanı ve daha uygun kullanımmaliyetleriyle öne çıkıyor.
Kia Soul, Nissan Juke’a karşı
Zıpır yüzü ile beğeni sınırlarının limitlerinde gezinen Nissan Juke’u ya seversiniz ya da nefret edersiniz. Bu küçük SUV’un 20 bin Euro’luk Almanya başlangıç fiyatına oldukça zengin bir standart donanım dahil: Otomatik klima, 17 inçlik jantlar, anahtarsız giriş sistemi, geri görüş kameralı navigasyon sistemi… Ancak iç mekan donanımlar kadar bonkör değil. İri yapılılar direksiyonun ardında ya omuzlarını kısarak ya da dizlerini iyice kırarak oturmak zorunda. Dar ikinci sırada ise durum daha da kötü. Son darbeyi ise 251 lt’lik şaka gibi bagaj hacmi vuruyor. Bunların yanında Kia Soul (Almanya fiyatı 19bin Euro) çok daha fazla keyif sunuyor: Başarılı görüş özellikleri, sorunsuz kullanım ve geniş bir iç mekan. Tasarımı kutuyu andıran bu otomobilde 1.90 m boyundakiler bile hiç zorlanmadan yolculuk edebiliyor. Koreli Soul’ün süspansiyonu ise o kadar iyi değil: Bozuk zeminli yollar insanın dayanıklılık sınırını zorluyor. Juke’un süspansiyonu daha konforlu ama virajları Soul kadar canlı alamıyor.~ Bunun nedenleri ise direksiyonun ağır kanlı çalışma karakteri ve karoserin daha fazla olan yana yatma eğilimi. İkilinin motor hacimleri aynıancak Soul’ün 1.6 lt 126 HP’lik motoru daha, Nissan’ın kaba motoruna göre çok daha iyi çalışıyor. Kısa oranlı ve kemikli geçişlere sahip şanzımanı sayesinde Juke, 9 HP daha zayıf olmasına rağmen yolda biraz daha atak ve güçlü bir karakter sergiliyor. Bunun dışında Juke, 100 km’de 0.7 litre daha az yakıt tüketiyor.
SONUÇ
Zafer Kia Soul’ün
Süspansiyon konforu dışında Soul, günlük hayatta daha iyi bir yardımcı olacaktır: Geniş iç mekanı, rahat kullanımı ve başarılı motoruyla beğeni topluyor. Ancak asıl bitirici darbeyi Koreli rakip, fiyat ve garanti disiplinlerinde vuruyor.
Toyota RAV4 Kia Sportage’a karşı
Koreliler artık şıklaştılar da… Heybetli görüntü, dinamik çamurluklar, heybetli burunlar… Yeni Sportage’ın yanında RAV4, yani bir kompakt SUV trendinin kurucusu, makyaja rağmen uykusu varmış gibi görünüyor. Sportage sürücüsünü konforlu koltuğunda mükemmel bir şekilde ağırlarken Toyota sürücüleri o kadar rahat edemiyor.Japon temsilcide şu sıralar bazı ince işçilik eksiklikleri hissediliyor: Ayrı parçalardan birleştirilmiş gibi hissettiren kokpitten sesler geliyor, sert plastik aksam çizilmeye karşı hassas, kapılar kötü bir metalik sesle kapanıyor… ~Toyota’nın kalite anlayışı nerede kaldı? Kia ise bazı bölümleri yumuşak dolguyla desteklenmiş kokpit yüzeyleriyle çok daha sağlam bir etki uyandırıyor. Ayrıca kullanımı da daha rahat. İki SUV da karşılaştırmamıza 4×4 yerine önden çekişli olarak katıldı. Zengin donanımıyla dikkat çeken Sportage’ın Spirit paketli versiyonunun 400 Euro’luk Almanya fiyatı Life paketli RAV4’den 400 Euro daha yüksek ama Toyota’da 18 inçlik jantlar, geri görüş kamerası ve xenon farlar bulunmuyor. Bunun dışında Toyota, iç mekan konusunda da cimri. Özellikle arka koltuklarda iç mekan bayağı kısıtlı. Neyse ki değişkenlik özellikleri daha iyi: Arka koltuklar kaydırılabiliyor, sırtlıkları yatırıldığında düz bir zemin elde ediliyor ve 1752 lt maksimum hacim sunuluyor. Kia ise iç mekan konusundaki bonkörlüğünü bagaj disiplininde gösteremiyor: Arka koltukların sadece sırtlıkları yatırılabiliyor, düz bir zemin elde edilemiyor ve çok da geniş bir hacim (1353 lt) sunulamıyor. Motor konusunda ise Kia, Korelilerin artık çok iyi dizeller üretebildiklerini kanıtlıyor. 2.0lt’lik motor, Toyota’nın homurtulu D-4D makinesine göre hem daha yumuşak hem de daha sessiz çalışıyor. Bu sayede Sportage, ne hacim ne degüç (136 HP)dezavantajı hissettiriyor. Her iki motordada turbo boşluğunun bulunmaması ise günlük kullanım için gerçekten hoş bir özellik. Konfor konusunda ise Kia daha yetenekli: Küçük zemin bozukluklarını, takırtılar eşliğinde ilerleyen Toyota’ya göre daha konforlu bir şekilde emiyor. ~Zemin dalgaları derinleşip hız arttığında ise Sportage geriye düşüyor: Gövdenin dikey salınımları artarken ön akstan ses gelmeye başlıyor. Bu durumlarda gaza basmaya devam edenlerin ise sağlam sinirlere ihtiyacı olacak: Geri döndürme kuvvetlerinin eksikliği nedeniyle direksiyon sallanıp duruyor. Bu disiplinde önden çekişli Sportage belirgin zayıflıklar gösterse de ESP’nin devreye girmesine gerek kalmıyor. Ne yazık ki bu karakter, modern bir SUV için kesinlikle kabul edilemez. İşte Toyota’nın öne geçtiği an da burası oluyor: Hızlı kullanımda süspansiyon bozuk zeminleri neredeyse ütülüyor, ayrı yönlendirmeleri daha hassas ve kullanımı da daha atak. Durum böyle olunca daha düşük olan kullanım maliyetleri ve 7 yıllık garanti süresi Kia’yı kurtarmaya yetmiyor ve ihtiyar rakibi RAV4’ün gerisinde kalmaktan kurtulamıyor.
SONUÇ
Zafer Toyota’nın
Sportage daha konforlu ve geniş, ayrıca dizel motoru da daha iyi çalışıyor. Ancak önden çekişli hali ve hassaslıktan uzak direksiyonuyla kabul edilemez yürüyen aksam zayıflıkları sergiliyor. Bu sayede yarışı, hassas sürüş ve daha atak sürüşözelliklerine sahip Toyota kazanıyor.~İLK BÖLÜM SONUCU
İlgi çekici bir beraberlik
Kardeş kavgasının ilk bölümü beraberlikle bitti. Bu sonuç bile Korelilerin bayağı ilerlediğini ve Japonlara yaklaştığını kanıtlıyor. Korelilerin bu hızlı ilerleyişi rakiplerini düşündürmeli ve buna Avrupalı markalar da dahil. Çünkü özellikle kapsamlı garantiler, Korelilerin satışının neden arttığını açıklıyor. Bunun dışında Asyalı marka, küçük vanlar veya seri şehir pireleri gibi burada yer almayan sınıflarda da otomobiller üretiyor. Zaferin kimin olacağını ise, haftaya yayınlanacak olan 4 adet düellonun sonucu belirleyecek.
Yorum yazın