SL’in işi her zaman kolaydı.
Gerçek anlamda tehlikeli olabilecek
rakipleri yoktu. Ancak
bugüne kadar… Peki ama kim bu
rakip? Porsche’nin 911’i mi? Fazla
stresli! Maserati veya diğer egzotikler
mi? Çok can sıkıcı! Klasik
güzellik Jaguar XK mı peki? Aslında
olabilirdi ama XK da artık
yeterince “taze” değil. Evet, sorunun
cevabı BMW’nin 6 Serisi: Sık sık
unutuluyor ama yeni tasarımı ve
sahip olduğu en ileri teknolojilerle
kesinlikle çok iddialı. Peki ama alüminyum
sporcu SL’in işi gerçekten
de zorlaştı mı?
SL 500’e en iyi karşılık gelen
model, kendisi de turbo beslemeli
bir V8’e sahip olan 650i. BMW’nin
4.4 lt’lik motoru 407 HP güç ve 600
Nm tork üretiyor. Bu rakamlar büyük
hacimli SL’in önüne geçmesini
sağlamasa da performans olarak
kesinlikle yeterli. Benzer bir durum
liste fiyatları için de geçerli: Güçlü
sporcusu için BMW, küçük kardeş
SL 350’den bile daha fazlasını
talep etmiyor. 650i’nin 94 bin 300
Euro’luk fiyatı, karşılaştırmadaki SL
500’den (117 bin Euro) ise çok daha
uygun. Aradaki fark, gelir durumları
çok çok iyi olanlar arasında bile
şüphe uyandıracak kadar fazla.
Diğer
taraftan bu rakamların üzerine
bayağı fazlası da ekleniyor, çünkü
Mercedes gibi BMW de utanmaz ve
kurnaz bir fiyat politikası uyguluyor.
6 Serisi müşterisinin Adaptive Drive
(süspansiyon, ESP ve motor için
farklı modlar seçilebiliyor) ve aktif
direksiyondan (arka tekerlekler de
yönlendirmeye katkıda bulunuyor)
vazgeçmemeleri gerekiyor. Ancak
bu ikili için istenen ekstra bedel 6
bin Euro’yu buluyor.
~Diğer taraftan 6 Serisi müşterisi,
standart olan 2 arka koltuk
için sevinebilir. Çünkü SL’de böyle
bir durum yok. Diğer taraftan bu
koltukların çok dar, yani sadece
çocuklar için uygun olduklarını da
hatırlatmak gerekiyor. Kumaş tavan
kullanılmasına rağmen bagaj da
SL’inkinden daha küçük.
Sıra güzellik karşılaştırmasında: SL’in yanında 6 Serisi, uzatılmış
bir cabrio gibi görünüyor, çünkü
uzunluğu 28 cm daha fazla. Bunun
dışında SL daha heybetli, 6 Serisi ise
daha ince otomobili oynuyor. Bizim
zevkimize göre iki otomobil de birer
güzellik kraliçesi değil. Çünkü SL
fazla oyuncaklı, 6 Serisi ise biraz
sıkıcı bir tasarıma sahip.
Mercedes’ten inip BMW’nin iç
mekanına geçiyoruz. Oturma pozisyonu
daha yüksek, atmosfer ise
daha ferah. Ayrıca cabrio hissi daha
fazla ve genel manzara daha taze ve
modern. Ancak bunun da bir beğeni
meselesi olduğunu hatırlatmak
gerekiyor. Tipik bir BMW özelliği
olarak orta konsol sürücüye dönük
bir yapıya sahip, göstergeler daha
nesnel, merkezi ekran ise hem daha
büyük hem de daha okunaklı. Kalite
konusundaki farklılıklarsa çok az
ve ikisi de çok elit havaya sahip.
Bir düğmeyle açılan rüzgarlığı ise
sadece SL sunuyor.
İki araçla Güney İspanya’nın iç
kısımlarındayız: Güneşli ve dağlık
bir coğrafya, boş yollar… Yani ortam
prospektüslerde kullanılan manzarayla
nereyse aynı. ~Gaza her basışınızda
SL, biraz daha sırıtmanıza
neden oluyor. Heybetli V8 motoru
şiirsel bir makine, şık tasarımlı egzozlardan
çıkan sesler de senfonik
güzellikte. Yani nesnel olabilmek
için fazla güzel, fazla etkileyici. Her
yerinden rahatlık fışkıran motor
hiç kimsenin gerçekten ihtiyacının
olmayacağı kadar güçlü olduğunu
her zaman hissettiriyor. Verdiği
üstünlük hissi de buna eklenince
SL 500’ün karakteri tamamlanmış
oluyor.
BMW ise zevki pişirirken daha küçük
bir ateş kullanıyor: 650i’yi kullanırken
en küçük bir eksiklik veya
zayıflık hissetmiyorsunuz ancak SL
500 ile direkt karşılaştırma yaptığınızda
biraz daha zayıf olduğunu hissedebiliyorsunuz.
Yani performans
için daha fazla uğraşması, daha fazla
devir çevirmesi gerekiyor: Bu etkide,
hareket ettirmesi gereken ağırlığın
230 kg daha yüksek olmasının da
rolü var. Yüksek ağırlık doğal olarak tüketime de yansıyor: Mercedes’in
9.1 lt/100 km’lik tüketimine karşılık
650i, 10.6 lt’ye ihtiyaç duyuyor.
BMW’nin müzikalite konusunda
da tacı Mercedes’e bırakması gerekiyor:
SL ile karşılaştırıldığında V8,
akustik olarak daha zayıfmış gibi
algılanıyor.
Diğer taraftan 650i’nin 8 ileri
oranlı otomatik şanzımanı, SL’den
daha başarılı ve hızlı bir çalışma
karakterine sahip. Yani harika bir
şanzıman. Ayrıca yönlendirme konusunda
da BMW daha başarılı ve
hassas. Mercedes’in “direkt direksiyon”
adını verdiği sistemi düz
konumda pek de “direkt” bir etki
bırakmıyor. ~Daha dar ve kıvrımlı
yollarda 650i SL’e göre daha kıvrak
bir kullanım sunuyor ve dönüşe
yardımcı olan arka tekerlekler sayesinde
arkasını hafifçe yana atmasına
da izin veriyor. ESP de dahil olmak
üzere elektronik aksamın çok kademeli
ayarlanabilmesi de dinamizme
katkıda bulunuyor. Ancak tüm bunlar
BMW’yi safkan bir sporcuya dönüştüremese
de hızlı kullanımlarda
kesinlikle çok işe yarıyor.
Elektronik mönüsü daha zayıf
kalan (2 kademeli ayarlanabilen
amortisörler yeni) SL ise dinamizme
karşı konfor kartını oynuyor. SL de
gerektiğinde çok hızlı olabilen bir
otomobil ve herhangi bir hassasiyet
eksikliği hissettirmiyor ama genel
karakterinin konforu ve motorunun
sonsuz gücünü üretirken hissettirdiği
rahatlık, onu kesinlikle farklı kılıyor.
Tabi ki SL müşterisi AMG’nin
spor paketini sipariş etmediği sürece.
Virajlarda yana yatmaları tamamen
ortadan kaldıran ve otomobile
daha keskin refleksler kazandıran
hidrolik aktif amortisörleri de içeren
ABC süspansiyon harika bir sürüş
hissi yaratıyor. Bunun dışında ABC
süspansiyon zemin dalgalarını daha
başarılı bir şekilde emerek SL’in karakterinin
altını bir kez daha çiziyor.
İşte SL’in güçlü yönü de bu: 6
Serisi’nin biraz daha üzerinde çalışması
gereken bir özellik, yani
karakter.
Sonuç
Günün ezeli rekabetinde sürekli sorulan
soru şu: Evinize hangisiyle gitmeyi
isterdiniz? Karşılaştırmalı teste katılan
ekibin fikri ortaktı: SL 500 ile lütfen! Ancak
bunu söylerken herkes, burada başrolü
oynayan 500 kelimesine özel bir vurgu
yaptı: Eğlencenin ana kaynağı motor. SL
500, rahat ama hızlı yolculuklar yapmak
isteyenler için iki kişilik otomobillerin en
mükemmeli. Peki ya BMW? Yetenekleri
kesinlikle çok etkileyici ama SL’in yanında
biraz renksiz, biraz sönük kalıyor.
Bir yanıt yazın