özleri Ford Focus’un
arkasına doğru kayıyor
ve stoplarda takılı
kalıyor. Paolo
Tumminelli’nin (45)
alnı kırışıyor ve aracın arkasında
çömeliyor. Tampona eliyle vuruyor,
parmaklarını üzerinde gezdiriyor…
Ardından bagaj kapağını
açıp başını sallamaya başlıyor:
“İnanılmaz! Böyle devasa bir bagaj
kapağının yükleme ağzı bu
kadar dar olur mu? Bu gerçekten
iyi değil.”
Hayır, Profesör Tumminelli ailesi
için otomobil aramıyor, bizler
için dizaynı değerlendiriyor.
Hem de tüm yönleriyle. Tumminelli’nin
dışında Othmar Wickenheiser,
James Kelly ve Hans-
Ulrich von Mende de bizimle
birlikte. Almanya’nın bu en
önemli dizayn uzmanları ricamız
üzerine, 2010 model yılının en
önemli yeni modellerini (aday
seçimini bizler yaptık) dizayn
konusunda değerlendirmek için
bir araya geldiler.
Sadece zevk meselesi olmaktan
çok daha öte bir şey olduğundan
otomobil dizaynı, günümüzde,
el işçiliği ve hassas yeteneğe dayalı
bir bilim olarak kabul ediliyor.
Bu yüzden değerlendirmeler
mutlak bir objektiflik içinde yapılacak.
Ancak dizayn aynı zamanda
duygu yüklü
bir sanat. Paolo Tumminelli
dizayndaki
duygulara yaklaşırken
nelere dikkat edilebileceğini
şu sözlerle örnekliyor: “İnsanın
yüzünde gülümsemeye neden
olacak veya güçlü omuzlara ya da
çekici kalçalara sahip olduğunu
düşündürecek bir müzik sistemi,
farklı bir lamba veya bu türden
ayrıntılar var mı?”
Ford Focus uzman değerlendirmelerinden
çok da yüksek
puan alamadı ve açık ara farkla
sonuncu oldu. ~ James Kelly’ye
göre pazarlama bölümü tasarımda
biraz fazla söz sahibi olduğunu
düşündüğünü söylüyor
ve ekliyor: “Yeni Focus sadece
Avrupa’da değil hiç değişmeden
ABD’de de satılacak. Yani Amerikalıların
hoşuna gitmesi gerekiyor.
Üçe bölünmüş devasa ızgaraya
sahip burun kısmı fazla
oyuncaklı.” Hans-Ulrich von
Mende de burun tasarımını beğenmemiş:
“Izgaralardan ikisinin
fonksiyonel özelliği yok. Burada
sadece siyah renkli ve arkaları kapalı
plastik üçgenler kullanılmış.”
Otomobilin etkileyici bir
omuz çizgisine sahip yan kısmı
tasarımcıların genel olarak beğenisini
kazanırken, arka kısım
ikinci eleştiri odağı oldu. Stopların
fazla büyük olduğunu düşünen
Mende’ye göre yüzeylerin yarısının
fonksiyonel bir özelliği
yok. Girintili çıkıntılı yükleme
ağzı tasarımı da bunlara eklenince
tasarımcılar, arka kısımda
fonksiyonel bir felaket yaşandığı
fikrinde birleşti.
Marka henüz Ford
yönetimi altındayken
tasarlanan
Jaguar XJ’in
dizaynı da eleştiri
aldı. Othmar Wickenheiser’e
göre geçmişin güzelliklerinden
bilinçli olarak vazgeçilmiş: “Alçak
bagaj kapağı gibi Jaguar’ın beğenilen
tüm geleneksel dizayn
elementlerinden uzak durulmuş.
Modern ve cesur olması beklenen
bu tasarım ne yazık ki kaba ve
ağır bir görünüm yaratmış. Özellikle
bu iki olumsuz özellik Jaguar’a
hiç yakışmıyor. Bu etkiye
neden olan en önemli şey, camın
alt kısmından marşbiyeye kadar
inen yüzeyin her türlü vurgudan
uzak olması.” Tasarımcılara göre
gereğinden fazla öne çıkarılan
burun ve farların yarattığı öfkeli
bakışlar markaya yakışmazken,
arka tasarımda da heyecan eksikliği
yaşanıyor. İç mekan genel
tasarımıyla beğeni toplarken,
darlığıyla eleştiri konusu oldu.
Hans-Ulrich von Mende ise bir
ayrıntıya bayağı sinirlendi: “Böyle
güzel bir meşe yüzeyi bu kadar
kalın bir cila katmanının altında
gizlemek resmen suç.” Wickenheiser’in
genel değerlendirmesi
de bayağı sert: “XJ özgünlüğünü
kaybetmiş. Yeniliklerin getirdiği kazançlar da çok az. Bu marka
için tipik olmaktan kesinlikle
çok uzak.”
~
Peugeot 508’den de
yeni bir başlangıç olması
bekleniyor. Öncüsü
407, aşırı şişkin
tasarımıyla bolca
eleştiri almıştı. Tumminelli’ye
göre 407’nin aldığı eleştiriler nedeniyle
tasarımcılar, 508’de çok
dikkatli davranmışlar: “Ancak
bu dikkat aşırıya kaçmış ve 508’in
farklılık yaratmasını engellemiş.”
Wickenheiser’e göre ağırlık merkezi
tam ortasında olan siluet, limuzinleri
andıran hoş bir etki bırakıyor:
“Ancak omuz, bel ve
maşbiye çizgilerinin paralelliği,
508’in sıkıcı görünmesine neden
oluyor. Tüm bunlara arka
kısmın basıklığı ve alçak konumlu
stoplar da ekleniyor. Durum
böyle olunca, bir şeylerin
uyumsuz olduğunu düşünüyorsunuz.”
Jüriye göre burun tasarımı,
daha doğrusu Peugeot logosunun
yeri, 508’in tasarımı sırasında
Fransızların kendilerine
olan güvenlerinin ne kadar az olduğunu
gösteriyor.
Wickenheiser bunu şu sözlerle
özetliyor: “Logo kaputun altında
gölgede kalıyor. Neredeyse saklanmış
gibi.” Jürimize göre 508
kesinlikle büyük bir eser değil,
ancak kötü bir eser de değil.
Tumminelli de böyle düşünüyor:
“Rakiplerin bu kadar güçlü
olduğu bir pazarda 508’in dizayn
gücü zayıf kalıyor.”
Hyundai ise Avrupalıların
beğeni anlayışını
yakalamış gibi
hissettiriyor ve bunun
tek nedeni de
tasarımcısı Thomas Bürkle’nin
bir Alman olması değil. Yeni ix20 temiz ve beğeni hissi uyandıran
ve hangi açıdan bakarsanız bakın
heyecansızlık hissettirmeyen çizgilere
sahip. ix20 için ilk yorum
Mende’den geliyor: “Güçlü çamurluklar
ve düzenli çizgilerden
tamamen uzak ızgara gibi
sıra dışı tasarım unsurlarıyla hoş
bir denge yakalanmış. Bazı detaylarda
abartıya kaçılmış olsa da
iç mekan da beğeni topluyor.
Uzun yıllar boyunca “ucuz marka”
olarak algılanan Hyundai
için bu, gerçekten etkileyici bir
performans.”
Mercedes ise CLS’in dizaynıyla
insanları kutuplaştırmayı düşünmüş
olmalı.
Sanırız bu konuda başarılı
oldu, çünkü jürimiz
bile ikiye bölündü. Othmar
Wickenheiser “coupeleri
andıran” tavanı
beğendiğini söylerken, Paolo
Tumminelli ise tüm detaylarının
fazla büyük tutulduğunu düşünüyor.
Ancak tasarımcıların el işçiliği
performanslarının yüksekliği
konusunda jürinin tamamı
aynı düşünüyor. Örneğin Kelly,
orantılar ve hatların uyumluluğunun
başarılı olduğunu söylüyor.
~
BMW 6 Serisi Cabrio’daki el işçiliği
ustalığı ise jüriyi Mercedes’teki
kadar etkileyemedi.
Hans-Ulrich von Mende’ye göre
yan kısmı baştan başa kateden bir
çizginin olmaması, gerginlik hissini
azaltıp 6 Serisi’nin aslında olduğundan
daha kaba olduğunu
düşündürüyor. Kapılardaki Opel
modellerindekini hatırlatan aşağı
doğru bombeli hatlar sürüş yönünün
tersinde uzandığından
aracın optik dinamizmini frenliyor.
Mende’ye göre bu tasarım,
bir spor otomobil için hem alışılmış
hem de istenen bir şey değil.
Opel Meriva ise bayağı
beğeni topladı. James
Kelly Meriva’yı
“Opel için doğru zamanda
gelmiş doğru
otomobil” sözleriyle değerlendiriyor:
“Bu minivan gergin hatlara
ve iyi modellendirilmiş yüzeylere
sahip. Modern görünüyor
ve bunlara harika bir iç mekan
konsepti de ekleniyor.” Wickenheiser
ise özellikle kelebek kanatlarını
andıran kapıların mükemmel
bir fonksiyonellik unsuru olduğunu söylüyor. Kokpitteki
plastik aksamın ucuz görünümü
ise jürinin eleştirilerine hedef
oldu.
Değerlendirmeye dahil
edilen otomobille
arasında tamamen
yeni olmayan tek otomobil
VW Passat’tı.
Ancak yeni makyajlanması ve
VW’nin yatay çizgilerin hakimiyetindeki
yeni dizayn anlayışının
bir ürünü olması, Passat’ı konuk
etmemize neden oldu. Paolo
Tumminelli’ye göre Passat, makyajla
çok şey kazanmış: “İki renkli
deri döşemeleri de içeren iç
mekan da göze hoş görünüyor.
Sonuçta başarılı ergonomi, güzel
detaylarla buluşmuş. Gerçekten
de eleştirebileceklerim, gösterge
panelinin altındaki sert plastikle
sınırlı.”
~
Karşılaştırmamızın en
fazla sürpriz yapan
katılımcısı ise yeni
Saab 9-5 oldu. Fotoğraflarında
gerçeği
kadar etkileyici görünmediğini
söyleyen Tumminelli, sözlerine
şöyle devam ediyor: “Gerçekten
ise, mükemmel modellendirilmiş
yüzeyleri, ilerici cam
çizgileri ve tekneleri andıran tipik
arka kısmıyla neredeyse mükemmel
bir otomobil.” Opel Insignia
ile yakın akraba olan ve bu
nedenle tasarımcıları kısıtlayan
bu otomobil için bu değerlendirme
gerçekten dikkat çekici bir övgü anlamına geliyor.
Dizayn karşılaştırmamızın galibi
konusunda tüm jüri üyeleri
aynı şekilde düşündü: Audi A7.
Othmar Wickenheiser’in “uyumlu
bir dizayn konsepti” şeklinde
özetlediği otomobil, çekici omuzları
ve iyi şekillendirilmiş gergin
yan yüzeyleriyle herkesin beğenisini
kazandı. A7’ye en büyük
kompliman ise James Kelly’den
geldi: “Hemen bir tane satın alırdım.”
Uzun yıllar Alfa Romeo’da çalışmış
bir tasarımcının ağzından
dökülmüş olması, övgünün ne
kadar büyük olduğunu bir kez
daha kanıtlıyor.
DE ĞERLENDİRMELER NASIL YAPILDI
Her biri dizayn konusunda dünya çapında
uzmanlardan oluşan jüri, yeni otomobillerin
dizaynlarını objektif kriterlere
göre değerlendirdi ve bir puan tablosu
hazırladı. Değerlendirme kriterleri
ise şöyleydi:
Orantılar: Dingil mesafesinin tampon-
tekerlek mesafelerine oranı, gövdenin
kabine oranı, motor kaputunun
kabine oranı ve bagaj (araç türü dikkate
alınmadan)
Şekillendirme: Çizgiler ne kadar temiz
ve tutarlı? ~Karoser birleşim noktaları
arasındaki aralıkların durumu ne? Tek tek
tüm unsurların mantıkları ne? Gereksiz
hatlar var mı?
Işıltı: Tasarımın karizması, otomobilin
yüzü, seksapeli ve özel bir farklılık hissedilip
hissedilmediği…
Duyarlılık: Farklılık, özgünlük ve ne kadar
değerli göründüğü…
Detaylar: Tasarım fikirlerinin entegrasyonu,
far grafikleri, depo kapağı, iç ve
dış parça birleşim noktasındaki boşluklar…
Denge: Aracın markanın gelişimi için
önemi… Örneğin 30 yıl sonra insanlar bu
otomobili hatırlayacak mı?
İlericilik: Formlar ve detaylarda yeni
yapısal çözümler var mı? Benzersiz çözümler
bulunmuş mu?
Etkinlik: Malzeme kullanımı, enerji verimliliği,
gereksiz unsurların var olup olmadığı,
dış boyutların iç mekan boyutlarına
oranı, aerodinami…
Ergonomi: Çözümlerin mantığı. Her şey
olması gereken yerde mi? Görüş özellikleri
nasıl? Kapı açıklıklarının boyutları? Ferahlık
hissi ve iniş biniş rahatlığı nasıl?
Kalite: Montaj çözümleri, işçilik kalitesi,
iç ve dış malzeme kaliteleri…
Gürültü hissi: Kapı kapanma sesleri,
motor sesleri
Hisler: İç mekanda ve dışarıda verdiği
kalite hissi, malzemeler…
SONUÇ
Dizayn zirvesi, dizaynın sadece
duygular veya beğenilerle ilgili bir
şey olmadığını ve objektif kriterlere
göre değerlendirme yapılabileceğini
gösterdi. Hem de puanlamayla.
Uzmanlarımız bu sayede, bir
otomobilin beğenilip beğenilmeme
sebeplerini açıklayabiliyor. Dizaynın
para meselesi olmadığı gerçeği de
şaşırtıcı bir sonuç oldu. Jaguar XJ
sondan birinci sırayla yetinip
Mercedes ve BMW orta sıralarda
kalırken, Opel’in aldığı tüm tasarruf
önlemlerine rağmen
Meriva, jürimizi
etkilemeyi başardı.
Bir yanıt yazın