Genel

“Opel bizim hayatımız”

Türk işçiler yarım yüzyıldır Alman otomobillerini üretiyor.

O, 8 kardeşten biriydi ve bir
aile geleneğini yıkmıştı.
Beklenmeyen gerçekleştiğinden
bu yana 2 yıl geçti:
Kardeşi bir otomobil, bir Audi A4
satın almıştı. Bu ne ceza gerektiren
bir şeydi, ne de aptalcaydı. Evet, bir
Opel değil, bir Audi satın almıştı.

Bugüne kadar Aggül Ailesi’nde
böyle bir şey hiç olmamıştı.
Hasan Aggül (49) Flörsheim’daki
evinin salonunda oturuyor ve başını
sallayıp sitem ediyor: “Bir Audi!
Ama ne yapabilirim ki? Neticede o
benim kardeşim”. Main Nehri’nin
diğer tarafında Rüsselsheim, yani
Opel’in fabrikasının bulunduğu
şehir görülebiliyor. Aslına bakılırsa
kendisinin ve ailesinin hayatı da
Rüsselsheim’da. Babası, kardeşleri,
oğulları ve tabi ki kendisinin
hayatları… Başka ne olacaktı ki?

Her şey Ekim 1969’da, yani Türkiye
ile Almanya arasında işgücü
değişimi anlaşmasının imzalanmasından
9 yıl sonra başladı. Cafer
Aggül, kendisi ve en büyük oğlu
Zeynel ile birlikte iş bulabilmek
için Erlangen’e geldi. Baba oğul ilk
işlerini bir oto yedek parça dükkanında
buldu. Buradaki çalışmaları
Cafer’in, Opel’in fabrika işçisi
aradığını duymasına kadar devam
etti. Babasının o gün yaşadıklarını
(babası iyi Almanca konuşamadığı
için) Zeynel çeviriyor: “Babam
birkaç gün izin alıp Çalışma
Bakanlığı’na gitmiş. O günlerde
bakanlık o kadar kalabalıkmış ki,
oturacak bir sandalye bile bulamamış.
Sonra bir memur evlerine gitmelerini,
çünkü Opel’in artık işçiye
ihtiyacı olmadığını söylemiş. Sonra
da babamın orada kalmasını isteyip,
işe kabul edildiğini açıklamış.”

~Cafer, Erlangen’deki işinden istifa
etmiş. Buna sinirlenen patronsa
oğlunu da işten kovmuş. Babası
Çalışma Bakanlığı’ndaki memurun
cebine 50 mark sıkıştırınca bir
anda Zeynel de Opel’li oluvermiş.
3 Aralık 1970’de Cafer, şanzıman
üretim bölümünde işe başlamış,
1992 yılında emekli olana kadar,
Rekord ve Ascona’nın montajında
ve son olarak da Calibra’nın stop
lambalarının montajında çalışmış.

Hasan, ustabaşının babasının
çalışkanlığına büyük saygı duyduğunu,
babasının ise Opel’deki
işinden her zaman minnettar olduğunu
söylüyor. Cafer de burada
çalışmanın her zaman eğlenceli olduğunu
kabul ediyor. Cafer’in ilk
otomobiliyse tabi ki bir Opel’miş:
1975 yılında satın aldığı bir Commodore
B. Ancak bu otomobili
Cafer, kendisinin asla ehliyeti olmadığı
için, oğullarından biri için
satın almış.

Hasan Aggül 1989’dan bu yana
Opel’de çalışıyor. Önce parça
montajında görev yapan Hasan,
2005’ten bu yana çalışma komitesinin
vazgeçilmez bir elemanı:
Çevirmen, entegrasyon yardımcısı
ve Başkan Klaus Franz’ın şoförü.
Franz’ın muhteşem bir insan olduğunu
söyleyen Hasan sözlerine
şöyle devam ediyor: “Kesinlikle
çok sosyal biri. Emekliye ayrılınca
kendisini özleyeceğim”.
2009’daki işten çıkarmalar ve
fabrika kapatmalara karşı sendikanın
düzenlediği gösterilerde
Hasan, her zaman en ön sıralarda
yer almış. Bu direniş sırasında
Hasan’ın yanında üç oğlundan
ikisi de varmış.

En genç oğlu olan Yorgun ise şu
anda mekanikerlik eğitimi görüyor
ve Opel’in kendisini de işe alacağına
inanıyor. Adı Yorgun olsa da
genç öğrencinin gelecekle ilgili
kaygıları yok. Şu anda onun için
en önemli konu en kısa zamanda
sürücü ehliyetini alabilmek ve hemen
ardından leaesing yöntemiyle
bir araç satın almak. Bir Astra
veya bir Corsa tabi ki… Başka ne
olabilir!

Yorum yazın

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.