Otomobil, binlerce farklı
parçadan meydana gelen
kompoleks bir ürün. Bizler
otomobili, otomobile adını
veren (Fiat, Renault, Ford, Hyundai
gibi) otomobil fabrikaları üretir sanırız.
Oysa otomobil fabrikalarının
yani ana sanayinin yaptığı işlem,
tedarikçilerden yani yan sanayicilerden
gelen bu binlerce parçayı bir
düzen içerisinde ve kalite standartlarına
uygun olarak birleştirip ürüne
nihayi halini vermektir. Aslında otomobil
fabrikalarında otomobilin çok
az bölümü üretilir (gövde ve alt şasi
parçalarının bir bölümü fabrikanın
pres atölyelerinde şekillendirilir, daha
sonra boyahanede pas koruma ve
boya işlemleri yapılır), otomobil fabrikasının
asıl görevi tedarikçilerden
gelen parçaların montajını yaparak,
satışa hazır bir son ürün üretmektir.
Otomotiv fabrikaları ile oto yan sanayi
çok uyumlu bir işbirliği halinde
çalışır. Yeni çıkacak bir model için
nasıl ki ana sanayi yatırımlar yaparak
bantlarında değişikliğe giderse,
yan sanayi de ana sanayi mühendisleriyle
işbirliği halinde, yeni model
için özel parçalar geliştirir.
İşte o yeni otomobilin jantları,
lastikleri, tamponları, koltukları,
emniyet kemerleri, havayastıkları,
kliması, farları, kapı kolları, kilitleri,
radyosu, camları, halıları,
motor parçalarının ve yürür aksam
parçalarının büyük kısmı yan sanayi
tarafından üretilip ana sanayiye
tedarik edilir. Bu nedenle tedarikçi
zincirinde oluşacak en ufak bir
aksaklık bile, (örneğin kaloriferi
üreten yan sanayi fabrikasındaki bir
aksaklık), araçlar kalorifersiz teslim
edilemeyeceğine göre, koca bir üretim
bandını durdurma riskine sahip.
~Yan sanayi olmadan ana sanayi
olmaz
Otomotiv yan sanayii, ekonomilerin
lokomotifi durumundaki otomotiv
ana sanayine aksam ve parça
tedarik eden bir sanayi koludur.
Sektör, taşıt araçları üreticilerine
üretim aşamasında ekipman desteği
vermenin yanında, trafikte kullanılan
araçların, kullanım ömrü
boyunca ihtiyaç duydukları yedek
parça ve aksesuarların tedariki de
sağlamaktadır. Otomotiv yan sanayi
kuruluşları, otomotiv üreticisinin
bir yan kuruluşu olabildiği gibi, ana
sanayinden bağımsız olarak otomotiv
yan sanayii ürünleri ile birlikte
birçok başka ürün üreten firmalar
da olabilmektedir.
Herkesin hayalidir otomobil sahibi
olmak. Otomobile verilen değer
ülkemizde çok yüksek. Kısaca kıymetlidir
bizim için otomobil.
Türk otomotiv sanayinin temelleri
1950’li yıllarda atılırken Türkiye’de
ilk kez otomotiv sanayi ürünleri üretimi
1954 yılında Türk Willys Overland
Ltd.’nin orduya jip ve kamyonet
üretmesi ile başlamıştı. Bu yatırımı
1955 yılında Türk Otomotiv Endüstrisi
A.Ş.’nin kamyon fabrikası ve
ardından Otosan ve Çiftçiler A.Ş.’nin
ikinci ve üçüncü kamyon fabrikaları
izlemişti. Otobüs üretimi ise 1963
yılında İstanbul Otobüs Karoseri
Sanayi A.Ş. tarafından Magirüs
otobüslerinin montajı ile başlatılır.
~Yerli otomobil maceramız
Anadol’la başladı
İlk Türk otomobili ise 1961 yılında
Eskişehir Devlet Demiryolları
Fabrikası’nda üretilir. Devrim adı
verilen otomobil sadece dört adetlik
prototip üretimle sınırlı kalır.
Devrim sanayimize aslında bir ışık
olacak iken değerini bilmeden yok
olmasına göz yumduk. Otomobilde
ilk ciddi üretim 1966 yılında Anadol
marka otomobilin üretimi ile başlar.
Anadol’un yıllık üretimi ise en fazla
7200 adettir. Maalesef onun da üretimi
1982 yılına kadar devam eder.
Türk otomotiv tarihinde toplam 87
bin adet Anadol üretilir. Devrim ve
Anadol’un üretildiği tarihlere bakıldığında
araçların kullanım amacı o
ülkenin altyapısı ile paralel gittiğini
unutmamak lazım. Bir otomobilin
meydana gelebilmesi için hangi
parçalardan oluştuğunu da bilmek
gerekir. Aslında sadece bilmek de
yeterli olmayacak sonuçta o parçaları
temin etmek de önemli bir konu.
Temin edilebilmesi için o parçaların
kendi ülke sınırları içerisinde üretilmesi
de önemlidir. 60’lı yıllarda
başlanan yan sanayi kavramı bugün
bizi otomotiv sektöründe çok güçlü
bir konuma getirdi.
Otomotiv sektörünün gerçek gelişimi
ve büyümesi ise 1960’ların
sonu ve 1970’li yılların başında kurulan
montaj fabrikalarının belirli
kapasite ve yerlilik oranına ulaşmaları
ile gerçekleşir.
~1968’de Tofaş’ın ve 1969 yılında
Oyak-Renault’nun kurulması
Türkiye’de otomotiv sanayinin gelişip
güçlenmesinde etkili oldu ve
Otomotiv ana sanayi üretimi içerisinde
otomobilin payı yüzde 70 oranına
yükseldi. Türk ekonomisinin
Beş Yıllık Kalkınma Planı ile ithal ikameci sanayileşmenin başladığı
yıllar bir anlamda içe dönük sanayileşmenin
başladığı bir dönem
oldu. Yurt dışından ithal edilmek
durumunda olan malların yurt içinde
üretilmesini sağlayarak dışarıya
bağımlılıktan kurtulmak suretiyle
sanayileşmeyi öngören politika yürürlüğe
girmişti. Mamul mal ithalatını
azaltmak için ulusal
sanayinin büyümesini
teşvik etmeyi amaçlayan
bir strateji kapsamında
üretimde ithalata
bağımlılığın azaltılması
prensibi benimsenmişti.
Özel sermaye ile kurulamamış
sektör ve tesislerin devlet
eli ile kurulması amaçlanırken,
tüm bu dinamikler
bir araya gelerek, her
parçanın yerlileştirilmesi
beklentisiyle çok sayıda
yan sanayi kuruluşunun
sektörde üretime başlamasına
neden oldu.
~Otomotivde yerlilik oranı
artışa geçti
1968’de Tofaş ve 1969’da Oyak
Renault’nun kurulması otomotiv
sektöründe bambaşka dinamikleri
tetikledi. Bursa’daki imalatçılar başka
sektörde de olsalar yavaş yavaş
otomotive dönmeye ve otomotiv
kültürü kazanmaya başladılar. Montaj
Sanayi Talimatı çerçevesinde,
devletin yerliyi ve katma değeri
özendirici politikaları sayesinde
hem ana sanayi firmaları, hem de
yan sanayi firmaları için kazanma
imkanları oluştu. Bu kazançlar yatırıma
dönüşürken 70’li yılların ikinci
yarısında bir anda otomotiv pastası
büyük önem kazanmaya başlamıştı.
Tofaş ve Renault gibi otomobil
fabrikaları üretime geçtikten sonra
devlet bu fabrikaların belli bir yerlilik
oranına ulaşmalarını zorunlu
kılmıştı.
İşte bu baskı sonucunda Tofaş’ın
ve Renault’nun bugünkü Türk yan
sanayinin temellerini atan iki fabrika
olmasını sağladı. Tabii bu arada
Ford’u yani o zamanki Otosan’ı da
ihmal etmemek gerekiyor. Onun da
Türk yan sanayinin oluşumuna ve
gelişimine katkısı oldukça fazladır.
~1970’li yıllarda yaşanan bu gelişmelerle
yakalanan ivme ile her yıl
iki ve üç tane yan sanayi fabrikası
kurulmaya başlandı. Bu safhada
bizim Türkiye olarak çok şanslı olduğumuz
bir nokta vardı. Avrupa’da
yıllar önce fabrikalar kurulmuş,
know-how teknolojisi çok ilerlemiş
olmasına karşın makine parkı aynı
hızda ilerleyememişti. Biz 1970’li
yıllarda fabrikaları kurarken en son
teknolojinin en yeni makinelerini
kullanımına gitmiştik. Öyle ki o
dönemin sağladığı avantajları bugün
bile görmek mümkün. Kalite bakımından
bir sorunu olmayan, kapasite
açısından o günün şartlarındaki
üretime fazlasıyla cevap verebilen
bir yan sanayi kurulmuştu.
Peki satın almış olduğumuz otomobil
acaba nelerden oluşuyor bunu
hiç düşünen var mı? Otomobilin
aslında bir tüketim aracı olduğunun
acaba kaç kişi farkında? Sorular
bitmez ama otomobil ile ilgili söylenecek
çok şey var. Bir otomobilin
aslında yaklaşık 1.500 parçadan oluşup
bir araya geldiğinin farkında
mıyız? Bu parçaların nasıl ve nerede üretildiğine dair fikrimiz var mı?
İşte burada ülkemizdeki yan sanayi
yani otomotiv sektörünün isimsiz
kahramanları devreye giriyor.
~Yan sanayiciler dernekleşiyor
Birçok kimse tarafından adı dahi
bilinmeyen bu yan sanayiciler, Taşıt
Araçları Yan Sanayi Derneği olan
TAYSAD’ı kurarak günden güne
güçlenmeye ve adını duyurmaya
başladılar. 1978 yılında kurulan dernek
Türk otomotiv yan sanayisinin
tek ve en yetkin temsilcisi konumunda.
289 üyeye sahip dernek yan
sanayi üretiminin yüzde 65’ini ve
ihracatının yüzde 70’ini bünyesinde
barındırıyor. Dernek üyelerinin
yüzde 80’i Marmara, yüzde 12’si
Ege ve yüzde 8’i diğer bölgelerde
faaliyet gösteriyor. Üyelerinin toplam
çalışan sayısı 80 bin civarında,
kendi tedarikçileriyle birlikte bu
rakam yaklaşık olarak 125 bin kişiye
kadar çıkıyor. Geniş yan sanayi
ordusunun yüzde 58’lik kısmı yabancı
sermaye ortaklığı ile üretim
yapıyor. Yan sanayinin büyük gücü
ayrıca yurtdışında da kendine sağlam
bir yer edinmiş. Öyle ki Avrupa
Otomotiv Yan Sanayicileri Derneği
olan CLEPA’ya da üye konumunda.
Bunun getirisi ise yurt içi ve yurt
dışı kurumlarca otomotiv yan sanayii
mamul alımlarında referans
kurum niteliğini taşıması olarak
açıklanıyor. Öyle ki TAYSAD üyeleri
bazı ürünler dışında tüm parçalarını
içeren ürün gamı, ülkemizde imal
edilen araçların yüzde 85 ila 90 yerlilik
oranıyla imal edilmesine olanak
verecek çeşitlilikte bulunuyor. Taşıt
araçları imalat sanayine yönelik
üretim yapan TAYSAD üyelerince
imal edilen başlıca ürün gruplarına
bir göz atacak olursak, sektörün ne
denli ciddi bir boyutta olduğu daha
iyi anlaşılacaktır. Eskiden altyapısı
olmayan daha doğrusu sektörü bile
yok denecek kadar az olan otomotiv
yan sanayimiz, artık komple motor
ve motor parçaları, ısıtma ve soğutma
sistemleri, aktarma organları,
fren sistem ve parçaları, hidrolik ve
pnömatik parçalar, klima, aktarma,
süspansiyon parçaları, emniyet aksamları,
kauçuk ve lastik parçalar,
şasi aksam ve parçaları, dövme ve
döküm parçalar, elektrik ekipman
ve aydınlatma sistemleri, akü, oto
cam, koltuk gibi parçalar üretiyor.
~Sadece parça ile sınırlı kalmayan
yan sanayi aynı zamanda simülasyon
hizmetleri ile özel araç üretimi
gibi konularında da öne çıkıyor.
Tüm bu yeteneklere sahip olmanın
dışında yan sanayimiz günümüzün
değişen rekabet koşullarına uyum
sağlamak adına teknolojik gelişmeleri
yakından takip edip uyguladığı
gibi yenilenme ve yatırım gibi konulara
da ağırlık veriyor. Bu sayede
üretilecek olan yeni bir otomobil
için ileri düzeyde imalat kabiliyetinden
prototip üretimini gerçekleştirebildiği
gibi, test imkanlarına sahip
hale geldi. CNC ve konvansiyonel
makinalarla talaşlı imalat ve ürün
geliştirme ile hem yabancı hem
de yerli üreticilerle ortak Ar-Ge
çalışmaları içerisinde bulunurken,
CAD-CAM uygulamalarını tasarım
aşamasında kullanabilmektedir.
oranda ihracat yapıyor. Türk otomotiv
yan sanayi firmaları uluslararası
pazarlarda yüksek kalite seviyeleri
ve lojistik performanslarıyla olumlu
bir izlenim yaratmaktadır. Özellikle
son dönemde otomotiv ana
sanayiindeki ilerleme sonucunda
Türk otomotiv yan sanayi firmaları
da hızlı gelişim kaydetmiştir. Türk
tedarikçileri geniş ürün yelpazesi
yüksek kapasitesi ve standartlarıyla
küresel pazarlarda üretilen araçlara
OEM ve yenileme pazarına aksam
ve parça üretirken Türkiye’de gerçekleştirilen
yan sanayi üretiminin
yaklaşık yüzde 70’i ağırlıkla Avrupa
Birliği ülkelerine ihraç edilmektedir.
~Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları
Birliği verilerine göre,
otomotiv endüstrisinde 2011 yılı ilk
10 ayında en fazla ihracat artışı, bir
önceki döneme göre yüzde 37 artışla
otomotiv yan sanayinde gerçekleşti.
Yan sanayi Ocak-Ekim 2011 döneminde
yaklaşık 5 milyar 705 milyon
dolarlık ihracat gerçekleştirdi.
Durum böyle olunca ülkedeki
yan sanayi hamleleri de büyümeye
devam ediyor, yan sanayinin hem
OEM pazarı, hem de yenileme pazarı
için önemi artıyor.
Yan sanayinin yeni yıldızı Konya
Konya ilimiz de yan sanayi üretiminde
oldukça iddialı bir konuma
gelmeye başladı. Konya Ticaret
Odası Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk
Öztürk’ün yaptığı açıklamaya
göre Konya otomotiv endüstrisi
konusunda çok avantajlı bir konuma
sahip. Öztürk, Konya olarak
bütün parametrelerde öne çıkmalarına
rağmen sadece lojistik alanında
eksiklikleri bulunduğunu belirtiyor.
Buna karşın diğer pozitif değerlerle
bunu ortadan kaldıracak derecede
güçlü olduklarını söyleyen Öztürk,
yerli otomobil için yatırım yapılacaksa
arazi tesis etmek konusunda
gerekli tüm adımları atmaya hazır
olduklarını belirtiyor. Öztürk’e göre
bir otomotiv fabrikasının bir şehirde
yapılabilmesi için ucuz araziden
önce otomotiv yan sanayinin gelişmesi
önemli. Konya otomotiv sektörü
için de önemli merkezlerden
biri konumunda. Otomotiv yedek
parça konusunda Türkiye’de bir üs
haline gelen ilde, her türlü yedek
parça yüksek kalitede üretilebiliyor.
~Konya’nın otomotiv yan sanayisi,
Türkiye’de üretilen araçlar için gerekli
olan parçaların yüzde 80’ini
karşılayabilecek düzeyde. Hızlı trenin
de devreye girmesiyle birlikte
lojistik anlamında rahatlama olması
bekleniyor. Konya otomotiv ihracatında
da oldukça güçlü. Konyalı
üreticiler Mercedes, Ford gibi dünya
devlerinin yanı sıra Almanların Leopard
tanklarına bile parça üretecek
kadar başarılı. Başta AB ülkeleri
olmak üzere Güney Amerika, Afrika,
Ortadoğu ve Türki Cumhuriyetlere
önemli oranda ihracat yapıyorlar.
Bursa ihracattan nasibini alıyor
Bursa cephesinde ise 2011 yılı
Ocak-Nisan dönemi Türkiye geneli
otomotiv endüstrisi ihracatı incelendiğinde
tüm mal gruplarında bir
önceki yılın aynı dönemine göre
ihracat artışı yaşandığı görülüyor.
Yılın ilk dört ayında otomotiv ihracatının
yüzde 16 artarak 6.87 milyar
dolara ulaştı. Bu dönemde otomotiv
yan sanayi yüzde 40 pay ve yüzde 28
ihracat artışı ile ilk sırada yer aldı.
Binek otomobiller yüzde 34 pay ve
yüzde 2 ihracat artışı ile ikinci, eşya
taşımaya mahsus motorlu taşıtlar
yüzde 20 pay ve yüzde 21 ihracat
artışı ile üçüncü, otobüs-midibüsminibüs
de yüzde 5 pay ve yüzde 11
ihracat artışı ile dördüncü en önemli
ihraç kalemi oldu. Uludağ Otomotiv
Endüstrisi İhracatçıları Birliği Yönetim
Kurulu Başkanı Orhan Sabuncu,
“Avrupa binek otomobil pazarında
durgunluğun devam etmesine rağmen,
AB ticari araçlar pazarında
yaşanan canlanma ile birlikte başlıca
pazarımız konumunda bulunan
AB ülkelerine yönelik ihracatımızın
her geçen ay daha yüksek oranlarda
artmaya başlaması da sevindirici
oldu. Buna karşılık siyasal istikrarsızlıkların
yaşandığı Ortadoğu
ve Kuzey Afrika ülkelerine yönelik
ihracatımızda düşüşler görünüyor.
~Tüm bu veriler ışığında, sektör olarak
2011 yılı için koyduğumuz 18
milyar dolarlık ihracat rakamı hedefini
aşacağımızı tahmin ediyoruz”
diye konuştu.
İzmir ve Kocaeli’nin
önemi artıyor
Ege’de ise İzmir otomotiv üssü
olma yolunda ilerliyor. Türkiye,
nitelikli ve genç işgücü, yatırım avantajları, yan sanayimizin yakaladığı
üretim kalitesi ve dinamizm
ile otomotiv sektöründe yabancı
yatırımcıların gözdesi oldu. Yan sanayi
devleri de İzmir’i tercih etmeye
başladı. Krone, Mahle gibi dünya
devi otomotiv yan sanayi kuruluşları
İzmir’e büyük yatırımlar yaptılar.
Uluslararası otomotiv ve motor
endüstrisinin en büyük 3 sistem
tedarikçisinden biri olan Mahle’nin
tüm ürünleri, bugün her iki araçtan
birinde yer alıyor. Mahle, dünya genelinde
100 üretim merkezi, 8 Ar-Ge
merkezi ve 48 bin çalışanı ile günümüzün
ve geleceğin içten yanmalı
motorları için çözümler üretiyor.
Mahle İzmir’ın yanısıra Konya ve
Gebze’de de faaliyette bulunuyor.
İzmir fabrikasında piston üretimi,
Konya’da silindir gömleği ile piston
pimi ve Gebze’de ise hava filtreleri
üretiliyor.
Diğer taraftan dünyanın en büyük
otomobil ve ticari araç üreticilerinin
orijinal ekipman teknolojileri tedarikçilerinden
birisi olan Delphi,
Türkiye’deki ilk eğitim merkezini
İzmir’de hizmete açtı. Delphi’nin
Türkiye’de yatırımlarına devam ettiğini
ve en önemli yatırımlarından
birinin, yeni açtıkları eğitim merkezi
olduğunu belirten Delphi Türkiye
Ülke Direktörü Tufan Baysal, “Teknoloji
hızla gelişiyor ve tüketicilerin
beklentileri, kalite çıtaları, servis
ihtiyaçları da hızla gelişiyor. Delphi
olarak hem dizel hem de benzinli
yakıt sistemlerinde dünyanın en
önemli prestijli teknoloji ödüllerine
sahip olmanın gururunu yaşıyoruz.
Dünyada 4 binin üzerinde yetkili
servisimizle sektöre hizmet veriyoruz”
dedi.
~Orjinal parça kullanımı önemli
OEM yani orjinal ekipman ana
sanayinin, otomobili üretirken kullanmayı
tercih ettiği parçalar anlamına
geliyor. Otomobilin kullanım
ömrü boyunca maksimum kalite,
güvenlik ve konforun alınabilmesi
için, yenileme pazarında ve servisler
ziyaretlerinde de orjinal parçaların
kullanılması önemli. Dünya çapındaki
OEM tedarikçileri Türk yan
sanayi kuruluşlarından doğrudan
alım yapıyor. Bu, ülke olarak sektörde
ulaşılan düzeyin ne kadar
ileri olduğunu çok açık bir şekilde
ortaya koyuyor. İzmir ve çevresinde
kurulu, otomotiv üretici firmalarına
direkt ürün verebilen ve dünya standartlarında
üretim yapan yan sanayi
kuruluşlarımız çok güçlü. Bu da
yan sanayi devlerinin İzmir’i tercih
etmelerinde, yatırım, üretim, insan
kaynakları, lojistik kadar önemli bir
avantaj oluşturuyor. Birçok Avrupa
ülkesinde ve dünyanın pek çok noktasında,
İzmir’de üretilen otomotiv
yedek parçaları kullanılıyor. Bunların
yanı sıra, İzmir limanının kapasitesi,
yurt dışıyla olan bağlantıları,
iklimsel avantajlar yatırımcıları çeken
unsurlar arasında yer alıyor.
Günümüzde otomotiv yan sanayinin
petrol ve hammadde fiyatlarının
yüksek olmasından kaynaklanan
sorunları var. Ayrıca otomotiv yan
sanayinin AB ve ABD pazarından
aldığı pay oranları çok az. Sektörün
uzun vadeli hedefleri ve stratejileri
var. Bu çok büyük bir avantaj. Yetişmiş
nitelikli insan gücüne sahibiz
ve mevcut imkanlarımızla da dünya
kalitesinde üretim yapabiliyoruz.
Otomotiv yan sanayi bugün 160
ülkeye ihracat yapmaktadır.
~Bosch Bursa Fabrikası
Hedef daha da ileriye taşımak
Bosch Türkiye temsilcisi Steven Young Bursa’daki Bosch fabrikasında Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanı Nihat Ergün’ü ağırladı. Steven Young yaptığı konuşmada, gelişen Türk otomotiv sanayisini
daha da ileriye götürmek için çalıştıklarını söyledi. Young Bursa fabrikasının otomotiv yan
sanayisi anlamında Bosch’un dünyadaki en değerli tesislerinden olduğunu belirtirken, fabrikanın
Türkiye’deki otomotiv uygulama merkezi olmasının yanı sıra aslında know-how transfer merkezi
haline de geldiğini söyledi. Bakan Nihat Ergün de ziyaret sırasında Bursa başta olmak üzere
Yalova, Kocaeli ve Sakarya’da otomotiv açısından birbirini destekleyen bir ekosistemin oluştuğuna
dikkat çekerek, bu havzanın ABD’deki Detroit benzeri bir üretim merkezi haline gelmeye
başladığını söyledi.
Tayfun hızla büyüyor
Otomotiv ve tekstil sanayinin büyük tedarikçilerinden biri olmayı başaran Tayfun
Limited, Nyco, Mirabelt, Tonsan, Powertime, Brunox ve Gates gibi dünyaca ünlü
markaların bayiliğini ve distribütörlüğünü yaparak otomotiv ve tekstil sektörüne
büyük destek sağlıyor. 1967 yılından beri faaliyetlerine devam eden firma, oto
yedek parça, V kayışı, rulman, sızdırmazlık elemanları, forklift, iş makinaları sektöründe
çalışmalarını sürdürüyor. 2006 yılında yeniden yapılanan firma Türkiye
ve Ortadoğu Distribütörlükleri alarak Türkiye’de farklı iş kollarında bulunuyor.
Endüstriyel kayışlar, yapıştırıcılar, yedek parçalar, özel yağlayıcılar, V kayışları,
zaman kayışları Tayfun Limited’in ürün yelpazesinde yer alan segmentler. NYCO
transmisyon kayışları, iğ şeritleri, tanjansiyel kayışlar da üretiyor.
~Yiğit Akü
Yüzde yüz Türk sermayeli Yiğit Akü 1976 yılında kuruldu. Merkezi Ankara’da bulunan
Yiğit Akü toplam beş fabrika ile küresel bir üretici konumunda. 420 kişinin çalıştığı
ana fabrikada yılda 3.5 milyon adet ve toplamda yıllık 5.6 milyon adetlik bir üretim
kapasitesine sahip. Yurtiçinde 4 bini aşan satış ve servis ağı mevcut olmasının yanında,
63 ülkeye ihracat gerçekleştiriliyor. Toplam üretimin yaklaşık yüzde 60’lık kısmı ihraç
ediliyor. Yiğit Akü, Renault, Nissan, Peugeot, Kia, Hyundai, Fiat gibi markalarının orijinal
tedarikçisi durumunda. Portföyünde jeneratör firmaları, traktör üreticileri, deniz aracı
üreticileri de bulunuyor. Ayrıca özel askeri aküler ile Türkiye, Fransa, Cezayir gibi bazı
NATO ülkelerinin resmi tedarikçisi konumunda. Ar-Ge konusuna büyük önem veren Yiğit
Akü ÖDTÜ’de araştırma laboratuvarı kurmakla birlikte Tübitak ile ortaklaşa çalışıyor.
Delphi
Dünyanın en büyük otomobil ve ticari araç üreticilerinin orijinal ekipman teknolojileri tedarikçilerinden
biri olan Delphi, Türkiye’deki satış sonrası kanalında etkinliğini artırmaya devam ediyor ve Delphi Ürün
ve Hizmet Çözümleri olarak Türkiye’deki ilk eğitim merkezini İzmir’de hizmete açıyor. İzmir’de hizmete
giren eğitim merkezi Delphi’nin dünyadaki 15 farklı ülkede ve 41 fabrikasında üretilen teknolojilerden
satış sonrası ile ilgili olanlarını, Türkiye’deki mühendis ve ustalarla buluşturacak bir merkez. Delphi
Ürün ve Hizmet Çözümleri Türkiye Ülke Direktörü Tufan Baysal, öncelikle dizel yakıt sistemlerine sahip
araçlar ile ilgili eğitimlere başlanacak olup kısa bir süre içerisinde arıza teşhis, benzinli motor yönetimi,
fren, direksiyon ve süspansiyon sistemleri konulu eğitimlerin de programa ekleneceğini belirtiyor.
Eğitimler tüm otomotiv markalarına yönelik olarak planlanmakta. Delphi teknolojileri binek/hafif
ticari araçlardan ağır vasıtalara, traktörden denizcilik uygulamalarına kadar geniş bir alana yayılmış.
Bir yanıt yazın