Formula 1’in yanı sıra 24 saat
yarışlarının da düzenlendiği
Nürburgring pistindeyiz. Turlar
hep aynı yerde, Nordschleife’nin
Hatzenbach’taki giriş noktasındaki
bariyerin önünde başlar. Buradaki
görevli “iyi yolculuklar” diyerek sizi
piste uğurlar. Bize de böyle oldu.
Ancak yanımıza yanaşan amatör
paparazzi hayatının resmini çekerek
yanındaki arkadaşına dönüyor:
“Gördün mü? 340 yazıyor! Şaka
değil, gerçek!”
Nissan’ın içi cehennem gibi sıcak.
Mat siyah ön kaputtaki “burun
deliklerinden” buharlar yükseliyor.
Sonunda yola çıkabiliyoruz. Ancak
piste değil, pistin çitlerinin hemen
yanındaki yaya yoluna. Hedefimiz
Nürburgring’in çevresinde offroad
yapmak ve burayı Juke-R için “Yeşil
Cehennem”e dönüştürmek.
Çünkü şu anda var olan iki örnekten
biri olan bu küçük canavar,
normalde gayet lüks bir hayat yaşıyor,
sadece fuarlar ve otomobil
şovlarında boy gösteriyor ve yaşları
6 ile 60 arasında değişen delikanlıların
kalplerini fethediyordu.
Nissan mühendisleri markanın
yarış canavarı GT-R’ın kalbini
Juke’ta kullanmışlar. Transaks
şanzıman, 20 inçlik jantlar ve 4
tekerlekten çekişle birlikte bu minik
SUV, inanılmaz bir araca dönüşmüş.
Ancak ince yanaklı yarış lastiklerinin
offroad şartlarıyla pek uyumlu
olduğunu söyleyemeyiz.
Yarış meraklılarının birkaç gün
önce çadır kurup bira ve sosis eşliğinde
bir sonraki yarışı eğlenerek
bekledikleri kamp alanı boyunca
ilerliyoruz. Buradaki insanlar kesinlikle
çok meraklı. Neunkirchen’den
gelen Sören ve Marius, altımızdaki
aracı daha yakından tanımak istediler:
“Fiyatı ne kadar?” 450 bin Euro
cevabını duyduklarında suratlarında
oluşan ifade, bu parayla ne kadar
bira alabileceklerini düşündüklerini
düşündürdü bizlere.
~İşte bu nedenle Nissan, sürüşler
sırasında bir çalışanını bizlere eşlik
etmek üzere görevlendirdi: Xavi. Bir
Katalan ve tam bir Barselona fanatiği
olan Xavi, aşırı dikkatli ve korumacı
bir karakter. Örneğin yolda en
küçük bir dalga gördüğünde araçtan
inip telsizle bizlere “şuradan gidin”
şeklinde yönlendirmeler yapıyor. En
sevdiği söz ise “slow” yani yavaş!
Tamam, bebeğine karşı bu kadar
korumacı olmasını anlıyoruz ama
bir Katalan’dan çok daha sıcak kanlı
olmasını beklerdik.
Nürburgring civarında
orman köylüleri gerçek bir
otomobil çılgını
Hocheichen civarındaki köprüde
yerel orman köylülerinden Rolf
Lück, Schwedenkreuz’a doğru giden
yolu kapatan bariyeri açtı. Ancak
bunu yaparken bunun bir istisna
olduğunu ve buraya normalde asla
araç sokulmayacağını da defalarca
tekrarladı. Neticede bu civarın ormancıları
bile hızlı otomobil çılgını.
Pistin bulunduğumuz noktasında
yarış araçları 200 km/s hızla
ilerliyor. Ancak bugün pist inşaat
çalışmaları nedeniyle kapalı. Bizler
pistin yanındaki orman yolunda o
kadar yavaş ilerliyoruz ki, iki bisikletli
bizi gayet hızlı bir şekilde sollayıp
geçiyor. Xavi’nin bir kez daha
araçtan inip biraz dikkatsiz davrandığı
anda kendimi, gaza basmaktan
alamıyorum. Aracın sağına, soluna,
önü ve arkasına çamurluklardan küçük
taşlar fırlıyor ve Juke-R mermi gibi ileri atılıyor. Hemen ardından
telsizden yağan emirleri duyuyorum:
“Yavaş, yavaş! Çıldırdın mı?”
Hayır ama Godzilla’nın bebek
arabası kesinlikle çok etkileyici.
Yarış tipi koltuklar beni tamamen
sarmalıyor, nereye bakarsam bakayım
takla kafesinin metallerini
görüyorum. ~5 nokta emniyet kemerleri
ise beni araca kelimenin gerçek
anlamıyla sabitliyor. Juke-R’ın iki
çalışan örneği, İngiliz yarış firması
RML tarafından üretilmiş. RML mühendisleri
araca bir klima sistemi
monte etmişler ama büyük ihtimalle
elektrik ve tesisat bağlantılarını yapmayı
unutmuşlar. Havalandırma da
çalışmıyor. Hem de tam önümde
çok güçlü bir yarış makinesi çalışıyor
olmasına rağmen… Resmen
kaynamaya başlıyorum.
Adenauer Forst yakınlarında Xavi,
normalde bir Golf’ün bile akslarını
titretemeyecek kadar sığ olan bir
çamur birikintisinin derinliğini ölçüyor.
Ancak biz geçerken aracın
burnu, yemek arayan bir yaban
domuzunun ağzı gibi zemini yalıyor.
Juke-R kesinlikle SUV’suzlaştırılmış
bir araç. Gerçekten de daha az arazi
kabiliyeti sunan tek araç türü Formula
1 otomobilleri.
Neyse ki Juke-R’ın güçlü yönünü
otoyolda test edebilme fırsatı bulduk.
Makul bir hızla ardımızdan
neredeyse tehditkar şekilde gelen
Touareg sürücüsünün yüzünü biraz
daha izlemek isterdik. Ancak bu
olmadı, çünkü gaza bastığımızda Touareg’in dikiz aynasındaki silueti
birkaç saniye içinde kaybolup gitti.
220, 230,… Hız ibresi ilerledikçe bu
kez biz aracı sakinleştirmeye çalıştık:
Hoop, sakin ol ufaklık, sakin!
Kısa dingil mesafesi nedeniyle bu
dopingli SUV sol şeridin üzerinde
bir sağa bir sola zıplayıp duruyordu.
Gördüğümüz performans, Nissan’ın
257 km/s’lik maksimum hız verisinin
kesinlikle abartılı olmadığını
düşünmemize neden oldu. Tüketim
hakkında ise resmi olmayan bir
açıklama var: Kendi yarış pistiniz
dışında pistte kendi petrol kaynağınız
da olsa iyi olur!
~Juke-R Adenauer Forst’ta tekrar
durup beklerken Xavi’nin yüksek
güvenlik çemberi beklenmedik şekilde
kırıldı: Yarışı bekleyen kampçılardan
biri, 0.80 promil sınırının
ötesinde bir kafayla, bira ikmali
yapmak için yokuş aşağı doğru kaykay
kullanıyordu. Kanındaki yüksek
alkol nedeniyle ne manevra yapabilen,
ne de durabilen kaykay “pilotu”
servet değerindeki prototipin ön
burun kısmına çarpıverdi.
Çok hızlı olmasak da her yer
tozla kaplandı
Hemen ardından bu “zorlu”
yolları bırakmaya karar veriyor,
eğimli bölgelere ulaşabilmek için
normal karayolunu tercih ediyoruz.
Nordschleife’nin Sahne Arkası
olarak adlandırılan bu yola Juke-R
asla bir yarış otomobili olarak çıkamazdı.
Çünkü aracımız 27 derecelik
bu eğimi yüzünde mutsuz bir ifadeyle
alabildi.
RML araçta GT-R’ın sadece
motorunu değil, orta konsoldaki
düğmelerini de kullanarak tüm G
kuvvetlerini (hızlanma, fren, viraj)
görmenize imkan veren elektronik
oyuncaklara da yer vermiş.
Eğer yarış pistinde olsaydık bu
göstergeler hiç durmadan hareket
edip harika bir şov sunabilirlerdi.
Burada, yani oofroad parkurundaysa
neredeyse hepsi uykuda. Ağaç
kökleri arasında zıplayıp sallanarak,
kamping alanının ardındaki
araçlara kapalı yola doğru ilerliyoruz.
Buradan ileriye geçmemiz
mümkün değil, çünkü Rolf Lück’ü
bulamıyoruz. Sanırız ormancımız
Eifel Karnavalı’na küçük bir kaçamak
yapmış.
Galgenkopf’a vardığımızda
süremizi 7:30 olarak okuyoruz.
Evet, doğru tahmin ettiniz:
Nürburgring’in çevresini kapsayan
offroad turumuzu 7 saat 30 dakikada
tamamlayabildik. Yarış pilotu
Frank Eickholt pistte 8 dakikanın
altına inebilmenin mümkün olduğunu
söylüyor ve ekliyor: ~“Ancak bu
zamana ulaşabilmek için gerçekten
cesur olmanız gerekiyor. Çünkü
ağırlık merkezi çok yüksek”…
Rotayı tamamladığımızda Juke’un
üzerinin, kum taneciklerinden oluşmuş
bir pudra tabakasıyla kaplandığını
görüyoruz.
Aynı toz iç mekanın da her yerine
sızmıştı: Monitör, takla kafesi, kemerler…
Araçları bir offroad aracı
olmamasına rağmen Nissan’cıların
offroad ruhuna sahip olduklarını
söyleyebiliriz. Neticede milyon dolarlık
prototiplerini araziye gönderen
başka bir marka yok.
“Sızan” bilgilere göre Arap şeyhleri
bu araçlardan 3 tane sipariş
etmişler bile. Ayrıca çöl şartları için
Juke-R’ın biraz yükseltilmesi de
mümkünmüş.
Sonuç
Homurdandı, titredi ve neredeyse kaynadı. Juke-R’ı kesinlikle amacının dışında
kullandık ve şov otomobillerinin normalde asla girmeyeceği yerlere götürdük:
Nürburgring’in çevresindeki çamurlu orman yollarına. Ancak otomobil, bu sıra
dışı turu başardı. 7 saat 30 dakikalık zaman asla değişmeyecek, çünkü gelecekte
benzer bir sürüş yapılmasına izin verilmeyecek. Yol boyunca ben de homurdandım,
titreyip durdum ve resmen kaynadım!
Yorum yazın