Onuncu adımdan sonra insanların
kalplerinin çıkacakmış gibi attığı
bu gökyüzünün altında makine
çalışıyor, çalışıyor, çalışıyor… Şu anda
deniz seviyesinden 5 bin metreden
daha yüksek olan bir platonun üzerindeyiz.
Burada kısa bir mola veriyoruz.
Hem biz insanlar göğe daha yakın
olmak, hem de oksijenin az olduğu
bu yüksekliğe çıkarken ısınan motoru
soğutmak için. Motorumuz ise gerçek
bir güç paketi: Bizleri volkanlar ve
Peru’daki And dağlarından geçiren
yeni Grand Cherokee’nin 5.7 lt’lik
V8’i. Motor devasa olmasına rağmen
bu yolculuk yine de çok zorlu. Çünkü
oksijen seviyesinin çok düşük olduğu
bu yüksekliklerde içten yanmalı motorların
işi zorlaşıyor ve Jeep’in motoru
352 HP’lik gücünün sadece bir kısmını
üretebiliyor.
Volkanlara doğru yapacağımız yolculuk
Peru’nun ikinci büyük şehri
olan Arequipa’da başladı. 2 bin 300
metre yükseklikteki bu şehirde ince
havaya alışmaya çalışıyoruz ve dağların
sihri de burada başlıyor: “Beyaz
şehrin bekçileri” olarak adlandırılan
dağların isimleri Chachani, Pichu Pichu
ve Misti. Beyaz Arequipa, adını
neredeyse tamamı beyaza boyalı olan
evlerinden alıyor. Dağlar yaklaşık 6
bin metre yüksekliğindeki zirvelerinden
şehri izliyor. Dağlar, UNESCO
tarafından dünya kültür mirası olarak
kabul edilen ve yaklaşık 750 bin kişinin
yaşadığı Arequipa’yı koruyormuş gibi
görünüyorlar. Ancak gerçek çok farklı:
Çünkü bu volkanların hepsi aktif ve
şehre sürekli korku salıyorlar.
Küçük kervanımız Arequipa’yı terk
Aracı bulun: Dağ rehberlerimizin kullandığı Jeep Wrangler, Peru’nun And ederek kuzeye doğru yönleniyor. Jeep
Wrangler’ın içinde yolculuk eden
dağ rehberlerimiz Carlos ve Alex buradaki
tüm yolları biliyor. ~Tamirat
aracı olarak da görev yapan Miguel ve
Juan’ın yolculuk ettiği Dodge Ram’de
oksijen tüplerimiz de var. Jeep Grand
Cherokee’nin içindeki bizlerse, yabancılar
olarak sürekli gözlem altındayız.
Sorular sessiz olsa da varlıklarını sürekli
hissediyoruz: “Bu gringolar, bazı
noktaları öldürücü olan geçitleri de
içeren bu yolculuğu başarabilecekler
mi? Oksijenin iyice azaldığı yüksekliklerde
nefessiz kalırlar mı?”
Arequipa’nın ardında uzanan
1SE adlı ulusal karayolu sürekli
dağlara doğru tırmanıyor.
Birkaç kilometre sonra asfalt bitiyor ve
Carlos, daha fazla konfor için lastik basınçlarını
düşürmemizi tavsiye ediyor.
Cabreryas Geçidi üzerinden, Güney
Amerika’nın en zengin habitatlarından
birine sahip olan “Salinas y Aguada
Blanca Ulusal Parkı”na ulaşıyoruz.
Ardından daha da zorlaşan yol, doğuya
yani meraklı Vikunjaslar tarafından
karşılanacağımız Pampa Canahuas’a
doğru dönüyor. Peru’ya özgü vahşi bir
deve türü olan Vikunjaslar, yiyecek
aramak için platolarda sürekli yolculuk
ediyor. Carlos’tan bu hayvanların
yünlerinin çok yumuşak ve değerli
olduğunu öğreniyoruz.
Yeni rota olarak Ampato Dağ
Sırası’nı seçiyoruz. Peru’nun en aktif
volkanı olan Sabancaya’nın eteklerine
kadar devam eden 36 km’ilk yolu bir
saatte katediyoruz. Arazi araçlarını biraz dinlendirdiğimiz bu nokta denizden
tam 5 bin 340 m yükseklikte
ve zirve ile aramızda hala 636 m’lik
fark var. Tavsiyelere uyarak yükseklik
hastalığına karşı Coca bonbonları
çiğniyor ve yeşil Coca çayı içiyoruz.
Hemen ardından rehberimiz; “Görüşünüz
tünelden bakarmış gibi olmaya
başlarsa şişeden hemen birkaç yudum
daha için” diyor. Ardından bir oksijen
maskesi getiriyor, oksijen vanasını açıp
ne kadar derin nefesler çektiğimizi
izliyor. Hemen sonrasında bugün daha
yükseğe çıkmamaya karar veriyoruz.
~Araçla gider gibi değil de zıplayarak
ilerlermiş gibi gittiğimiz bir
yolla bir saat savaşıyor ve Ruota
Corta rotasından aşağı iniyoruz. Bu bol
virajlı iniş rotası bizi, Chivay’a yani
ünlü Coca Vadisi’ne götürüyor. Aynı
ismi taşıyan bir nehir, 100 milyon yılda
buradaki kayaları 3 bin 200 m oyarak
bir kanyon oluşturmuş. Buradaki ölçüler
o kadar büyük ki, içine ABD’deki
Gran Canyon’dan iki tanesi rahatlıkla
sığar. Kanyonun üst kısmı, yüzlerce
yıldır üzerinde tarım yapılan teraslarla
kaplı. Çiftçiler ürünlerini (çoğunlukla
tahıl) Colcas adı verilen mağaralarda
saklarmış. Kanat açıklığı neredeyse
3 metreyi bulan heybetli bir Condor
(akbaba türü) kanyonun duvarlarından
yükselen havayı kullanarak tepemizde
planör gibi dönüp duruyor.
Chivay ve Tuti’nin ardından Grand
Cherokee’nin direksiyonunu yeniden
yukarı, yani göğe doğru çeviriyoruz.
Sibayo yolunun yarısına yakın bir yerde
Carlos, bizleri sola, vahşiliğin içine
doğru yönlendiriyor. Hemen aracımızın
2 numaralı arazi programını
seçiyoruz: Zeminden yüksekliğimiz
270 mm’ye çıkıyor ve yassı çakıllarla
kaplı arazi üzerinde yavaş ama emin
adımlarla ilerliyoruz. Jeep’in Quadra-
Drive II adını verdiği elektronik arka
diferansiyel kilidine de sahip olan yeni
4×4 sistemi bu sabit olmayan zeminde
rahatlıkla ilerliyor: Patinajları güvenilir
bir şekilde engelliyor ve mümkün
olan en yüksek aktarma kabiliyetini
sağlıyor.
4 bin metre seviyesini çoktan aştık.
Yaklaşık 2 saat sonra Mismi Stepi
karşımıza çıkıyor. İlk başlarda yollardaki
tekerlek izlerini takip ettiysek
de artık pudra gibi bir maddeyle kaplı
el değmemiş bir zemin üzerindeyiz.
Ancak bu pudramsı tabaka bir anda
büyük kürelere dönüşüveriyor. Kısa
bir süre içinde 5 bin metre sınırını
da aşıyor ve bu aşırı kurak platoda
turluyoruz. Buradaki taşların üzerini
kaplayan katmanın yosun değil, yerel
halkın yüzyıllardır diyabete karşı kullandığı
Yyaret adlı bir bitki olduğunu
öğreniyoruz.
~Deniz seviyesinden 5 bin 421
metre yükseklikte araçlarımızı
bırakıp kalan mesafeyi yaya olarak
gidiyoruz. Çok yavaş ilerlememize
rağmen kalplerimiz kilometrelerce
koşmuş gibi hızlı atıyor. Ulaştığımız
noktadaki kayaların altından kaynayan
su, 7 bin 62 km boyunca akarak Atlantik
Okyanusu’na akan bir nehir olacak:
Evet, işte karşınızda Amazon’un
kaynağı!
Bir fırtına bulutu fark eden Carlos bir
anda bizleri araçlarımıza gönderiyor.
Biz de hemen gaza basıyor ve aşağı
doğru inmeye başlıyoruz. 4 bin 390
metreye ulaştığımızda hava sıcaklığı
bir anda kelimenin gerçek anlamıyla
düşüyor. Yağmur kara dönüşüyor ve
4×4’lerimiz, derin çukurları gizleyen
beyaz bir çamurun içinde kaymaya
başlıyor. Grand Cherokee’nin bir lastiğini
patlattığımıza şaşırmıyoruz tabi ki.
Bir süre sonra Carretera
Interoceánica otoyolunun uzak kollarından
biri olan 34A’yı kullanarak
Titicaca Gölü’ne ulaşıyoruz. 3 bin 810
m ile Titicaca, dünyanın en yüksek
gölü unvanının sahibi ve yükseklerde
yaptığımız bu yolculuğun da son istasyonu.
Burada Coca çaylarımızdan
büyük yudumlar alıyoruz. Neticede
bizlerin bundan sonra da çalışmamız,
çalışmamız, çalışmamız gerekecek…
Makyajlı Grand Cherokee
Grand Cherokee’nin makyajlı versiyonunu Jeep,
Detroit Fuarı’nda sergilemişti. Araçtaki en önemli
teknolojik yenilikse, dizel motorlu versiyonlarda
kullanılan ZF üretimi 8 ileri oranlı modern
otomatik şanzıman oldu. Makyajlı modeli dışarıdan
farklı ızgarasından, içeriden ise daha büyük
navigasyon ekranı ve Harman-Becker üretimi ses
sisteminden tanıyabilirsiniz.
Bir yanıt yazın