Türkiye Hükümeti’nin ÖTV oranlarındaki bu artışı, cari açık dengesini sağlamak, ithalatı azaltmak ve paralel olarak yerli üreticileri desteklemek amacıyla yaptığını anlıyoruz. Toplam pazar göz önüne alındığında 1600 cc’nin üstündeki araçların yüzde 11’lik bir dilime girdiğini görüyoruz. Bu anlamda, ÖTV artışının kısıtlı bir etkisi olacağı düşünülebilir. Ama birçok şirket üzerinde çok önemli ve beklenmeyecek negatif etkileri olacak. Hükümet hali hazırda pazarda olan pahalı otomobillerden bu uygulama ile önemli miktarda vergi kaybedecek ama bunun farkında olduklarını hatta özellikle istediklerinden bahsedebiliriz. Bu adım ile lüks tüketimi azaltma yoluna gidiyorlar.
Birçok otomotiv şirketi için bu kararın adil olmadığını düşünüyorum çünkü otomotivde özellikle sipariş ve stokla ilgili kararlar bir günde alınamaz. ÖTV artışına konu olan silindir hacmine sahip araçların birçoğu üretilmiş durumda. Önemli bir kısmı şu anda Türkiye’ye geliyor ya da ulaştı, stoklarda bekliyor. Siparişlerini veren ya da stoklarında bulunduran markalar için hem ciro hem de gelir düşüşleri kaçınılmaz olacak. Bu markalar stoklarını eritmek için yüksek miktarda indirim yapmak zorunda kalacak.
Aslında bize göre hükümet, bu planını farklı şekillerde uygulayabilirdi. Bütün otomotiv şirketlerine bir mektup yollayarak, 30 günlük bir süre öncesinde bu değişikliği haber verebilir, şirketlerin mevcut üretim hattına müdahale etmeleri sağlanabilirdi.
Oysa şimdiki durumda bütün araçlar zaten ithal edilmiş durumda olduklarından, cari dengeye yine negatif etkisi olacak. 30 gün öncesinde haber vermenin ithalatı artıracağını düşünmüyorum, sadece firmaların kendi pozisyonlarını düzeltmelerine imkân verecekti. Yılın son çeyreğinde yapılan bu değişiklik; ithalatçı, yetkili satıcı ve müşteri arasındaki ilişkiye de zarar verecektir. Oysa 30 günlük bir süre, bu olumsuzlukların hepsini engelleyebilirdi.
Ben Danimarkalıyım. Ülkemde de otomotivde vergiler çok yüksek. Yani bu yüksek vergi ortamının nasıl işlediği hakkında önemli tecrübelerimiz var. Fakat Danimarka’da aynı zamanda gelir vergileri de çok yüksek. Bu anlamda vergiler arasında bir denge olduğundan söz edebiliriz.
Volvo’yu baz alarak konuşursak, uzun zamandır çevre ve verimlilik üstüne ciddi yatırımlar yaptığımızdan, ürün gamımızda hem benzinli hem de dizel olmak üzere 1.6 litrenin altında motora sahip birçok modelimiz var. Büyük SUV araçlar ya da üst orta sınıf gibi segmentler, yeni ÖTV oranlarından olumsuz etkilenecek. Negatif etkilenen bu segmentlerin yerine, V70 gibi modellerimiz fonksiyonelliği ve 1.6 lt motoruyla fark yaratabilir. Volvo, premium sedan pazarında sahip olduğu en geniş 1.6 litre hacme sahip modelleri ile fırsat yaratabilir ve beklentileri karşılayabilir.
S80’in 1.6 litre motorlu versiyonları, özellikle kendi segmentinde bu hacmi sunabilen tek model olarak ön plana çıkabilir. S60 da sahip olduğu 1.6 benzinli ve dizel motor alternatifleri ile müşteri beklentilerini karşılayacaktır.
Not: Basın bülteninden derlemedir.
Bir yanıt yazın