Malum; kendi otomobil markamız için
ciddi bir planlama söz konusu. İç
pazarımızın yüzde 20’sinin bu yerli
markamızca garanti altına alınması ve
“dışarı”ya dövizlerin uçmaması isteniyor. Böylece,
hafif ticariler hariç Türkiye otomobil pazarının
da 1 Milyon adetlik bir hacme ulaşacağına
kesin gözle bakılıyor!..
En az 200 bin adetlik bir üretim bile düşünülmüş,
yerli markamız için…
Oysa, iç pazarımızın üçte birinin “Türk Malı”
otomobiller olduğunu hatırlamıyor muyuz?.. Üstünde
Renault, Fiat, Ford, Hyundai veya Toyota
logosu olsa bile, yerli üretimimiz “Türkiye’nin
Otomobili” olarak kabul edilmiyor mu?.. Ve,
bunların ihracat adet ve gelirlerinin iç pazar talebinin
kat ve kat fazlası
olduğunu da unutuyor
muyuz?..
2010 yılında Türkiye
otomobil üretimi yüzde
26 artmıştı ve 1.1 Milyon
adete yükselmişti…
Demek ki, üretimin yarısı da “Türk Malı” olarak
ihraç edilmişti. OSD’nin bu verileri, Türkiye’yi
Rusya’dan sonra Doğu Avrupa’nın en büyük otomobil
üreticisi yapıyor. “Türk Otomobili” konusunda
ise Sayın Bakanımız Nihat Ergun’a bu
ay sonunda bir rapor teslim edecek olan OSD,
1 Milyonluk otomobil pazarının içinde “Made
In Turkey” damgasının yerine “Türk Otomobili”
logosunun verimliliğini net olarak değerlendirmiş
olacak.
Türkiye’de üretim yapan markaların üst düzey
yöneticileri, bu saatten sonra yapılacak bir
yatırımın ancak yarım milyon adetlik üretimle
mantıklı olabileceğini belirtiyorlar. Bu kapasitedeki
bir fabrikanın ihtiyaç duyacağı yatırım ise,
en az 1.5 Milyar TL!..
Fabrikanın üretim tedariki için yan sanayi yatırımlarını
da toplarsak “Türk Otomobili”nin
toplam maliyeti en az 3 Milyar TL!.. Tabii bu rakamları
cimri davranarak fazlasıyla iyimser olarak
yazıyorum… Çünkü, kurulu fabrikaları olan
bir büyük markanın tek bir modeli tasarımdan
prototipe, ticarileştirmeye ve satılabilir hale
getirebilmesinin bile maliyeti Milyar Euro’ları
geçiyor…
Ben de, Devrim ve Anadol gibi markalarımızın
yaşamasını çok isterdim.
Fakat, otomotiv küresel
bir “iş”! Tek bir pazar
için otomobil markası
yaratmak, ancak milyar
nüfusu olan Çinlilerin ve
Hintlilerin “iş”iydi. Ancak,
onlar da, artık uluslararası piyasalara açılarak
kendilerini geliştirebiliyor.
Umarım, “Türk Otomobili” gerçekleşir. Ve
hatta umarım, “Türk Otomobili”ni dünyaya satacak
kadar büyütebiliriz!..
Fakat, kıran kırana rekabetin olduğu dünya otomotiv
arenasında bu “iş”in çok kolay olmadığını
aklımızdan çıkarmayalım!..
“Türk Malı” otomobillerin ülkemize kazandırdıklarını
da unutmayalım, yabana atmayalım!..
Bir yanıt yazın