Buradaki havayı yöneten
kişinin espri
anlayışında bayağı
İngiliz’lik olmalı. Aksi taktirde
yeni Jaguar F-Type ile
İspanya’daki ilk gezintimizde
havanın, İskoçya dağlarını
bile kurak bir yer olarak
gösterebilecek kadar güçlü
bir şekilde patlamasını nasıl
açıklayabiliriz? Jaguar’ın
efsanevi E-Type’tan bu yana
ürettiği ilk gerçek spor otomobilin
basın tanıtımında
aracı üstü açık kullanmayı
düşünemedik bile.
Aslına bakılırsa bir Jaguar
satın almak için geçerli
olan sebepler asla azalmadı.
Otomobilleri sürekli
daha güvenilir oldu. Hatta
ızgarasında Jaguar figürü
bulunan dizel motorlu
stationlara bile alıştık. Ancak
markanın asıl ihtiyaç
duyduğu şey, Jaguar mitini
hayatta tutabilecek karakter
sahibi otomobillerdi.
Örneğin geçmişin E-Type’ı
ve bugünün F-Type’ı gibi.
Yeni modelin görevi Jaguar
Başkanı Adrian Hallmark’a
göre çok açık: “Sadece ruhsal
aşırı besleme yapmakla
kalmayacak, Porschelere,
özellikle de 911’e kafa tutacak”…
Asıl rakip olarak
911’in seçilmesinin sebebi
ise, spor otomobiller arasında
çıta yüksekliğinin belirleyicisi
olması. Gerçekten
de 50’inci doğum gününde
911, mükemmelliğe o kadar
yaklaştı ki, mühendisler her
yeni modelde sadece küçük
iyileştirmeler yapabiliyor.
Ancak ilk karşılaşmada
bir gerçek hemen açığa
çıktı: Tarihi miras yük de
olabilir. 911, bir 911 nasıl
görünmeliyse öyle görünüyor:
Yuvarlak farlar, alçalan
tavan çizgisi, mümkün
olduğunca geride ve yatık
konumlandırılmış bir ön
cam. Yani değişimler için
fazla açık alan bırakmıyor.
Aslında buna belki gerek de
yok. Yine de bazen mükemmellikle
can sıkıcılık arasında
ince bir çizgi vardır.
F-Type ise tamamen farklı.
O cesur bir otomobil. Ancak
cesurluğun tek göstergesi
dizaynı değil. Tüm büyük
SUV’lar ve kompakt otomobillerin
hakimiyetindeki
bir dünyaya giriş yapması:
~Jaguar’da da bu iki türden
de otomobil yok.
Bir endüstri devi olan
Ratan Tata 2008 yılında
Jaguar’ı Ford’dan satın aldığında,
SUV trendine karşı
durmaya, bunun yerine
markayı yeniden başarıya
kavuşturacak şeyin bir spor
otomobil olduğuna karar
verdi. Ferry Porsche
de 66 yıl önce
benzer bir cesur
karar almıştı: Savaş sonrasının minimalist
otomobil dünyasına 356’yı
kazandırdı ve bu model
markanın başarısının temel
taşı oldu.
E-Type ile aradaki yarım
asırlık fark nedeniyle Dizayn
Şefi Ian Callum, F-Type’ı
geçmişin ezici yükünden
hiç etkilenmeden yani retro
süslerden tamamen uzak
bir şekilde tasarlayabildi.
Gergin hatlar bu roadstere
kesinlikle çok yakışıyor. XF
ve XJ gibi çekicilikten uzak,
şanssız birer görselliğe sahip
modellerin ardından
Jaguar, F-Type ile, yeni bir
modelin hem şık hem de bir
Jaguar gibi görünebileceğini
kanıtlamış oldu.
Bunların hepsi tabi ki
muğlak teoriler. Neticede
buraya araçları kullanmak
için geldik ve kötü havanın
keyfimizi bozmasına da
izin vermeyeceğiz. Jaguar’ın
kapı kolu sessiz bir şekilde
yuvasından yükseliyor. Ardından
kol biraz çekildiğinde
kapı açılıyor ve harika bir
işçiliğe sahip şık iç mekana
girmemize izin veriyor. Burada
iri yapılı sürücüler bile
rahat ediyor. Kalın orta tünel
ise neredeyse samimi bir
atmosfer yaratıyor.
Bronz renkli marş düğmesine
basıldığında ise
kompresörlü V6’nın boğuk
çığlıkları duyulmaya başlıyor.
İnsan bu motorun nasıl
olup da trafiğe çıkış izni alabildiğini
merak ediyor. Yola
çıkmak için vites kolunu D
konumuna getirmek yeterli:
~Araç herhangi bir güç
aktarım problemi yaşamadan
bir sonraki viraja doğru
atılıyor. Süspansiyon
sert
ama olması
gerektiği gibi. Direksiyon işini iyi yapıyor
ve otomobil virajları
hızlı ve güvenilir bir şekilde
alıyor. F-Type, sadece şık
bulvarlarda hava atmak için
yaratılmış bir ”güzel” değil,
etkileyici bir yarışçı olduğunu
gösteriyor. Aktif bir
sistem 3000 d/d’den itibaren
egzoz sistemindeki
valfleri açıyor ve
aşırı beslemeli
V6 şiddeti ve
hızı sürekli
artan bir
konser vermeye
başlıyor.
Büyük(sün) Britanya!
Porsche ise
bambaşka bir
reçete kullanıyor.
Geçen yıllarla
birlikte 911, sürekli bir
Gran Turismo olmak yönünde
olgunlaştı. Tamam,
boxer motor ilk çalıştırmada
çevresine etkileyici kükremeler
yayıyor ama daha ilk
metrelerde 911 kullanmanın
ne kadar konforlu olduğunu
hissediyorsunuz. Süspansiyon
çok iyi, direksiyon hafif,
motor ise akustik olarak
geri planda kalmayı tercih
ediyor. 911’i “sert çocuk”
haline getirmek için bir düğmeye
basmak gerekiyor: Bu
düğmeye dokunduğunuzda
eski hisler geri dönüyor,
otomobil sürücüsüyle yeniden
barışıyor, onu sallayıp
duruyor ve asfaltı neredeyse
yercesine
ilerliyor. Bu sırada
hissettirdiği
kesinlik
ise gerçekten
de benzersiz!
Bugün her ev
kadını 911 ile
yollarda gerçekten
hızlı gidebilir.
Hem de herhangi
bir kötü sürprizle
karşılaşma riski
olmadan. ESP lambasını
yakmak içinse gerçekten
abartmak gerekiyor.
Tam Jaguar’ın 911’e kafa
tutabilecek bir otomobil
ürettiğini düşünürken,
gökyüzü birden açılıveriyor.
Sonunda 911 ve F-Type ile
“rüzgarlı” bir sürüş yapabileceğiz.
Sonuç
Ne Jaguar ama! İngiliz üreticinin stil ve karakter
sahibi bir spor otomobil geliştirdiği hemen
hissediliyor. Hatta 911’e bile kafa tutabilecek bir
otomobil. İşte asıl sürpriz de bu! 911 ise geçen uzun
yılların sonunda mükemmel bir Gran Turismo’ya
dönüşmüş. Ancak “saldırgan” karakterini de
unutmadan! Bu karşılaştırmada iki galip var.
Yorum yazın