Birçok Japon otomobil markası gibi,
Nissan da, sert arazi şartları için
tasarlanan, 4×4 off-road araçlarında
köklü bir uzmanlığa sahip. Markanın bu genleri
taşımasında Patrol, Patfinder gibi modellerin
zorlu koşullarda ve çöl maraton yarışlarında
kazandıkları başarılar yatıyor. Fakat artık devir
değişti. Arazi araçları şehirde daha az kullanılır
oldular. Ağır ve çok tüketen 4×4’lere, ABD ve
Avrupa pazarlarında çevre katili olarak bakılmaya
başlandı.
Nissan da stratejik bir kararla, bu yeni trende
uygun, daha çevreci ve ekonomik bir konseptle
tüketicinin karşısına çıkmaya karar verdi. Araç
yine yerden yüksek ama daha hafif yapıda olacak,
daha az tüketen, küçük motorlarla donatılacak
ve 4×4’ün yanı sıra sadece önden çekişli
olan 4×2 seçeneklerini de sunacaktı. Tabi fiyatı
da diğer özellikleri gibi ekonomik olacaktı.
Kendi sınıfını yarattı
Londra’daki Nissan Design Europe stüdyoları
tarafından tasarlanan ve mühendislik çalışmaları
da Bedfordshire’da (İngiltere) gerçekleştirilen
ilk Nissan modeli
olan Qashqai,
2006 yılında Paris
Motor Show’da sergilendi.
Adını, Batı
İran çöllerindeki
göçebe bir kabileden
alan Qashqai,
2007 yılında Sunderland
(İngiltere)
fabrikasında üretilmeye
başlandı.
Arazi kullanımıyla
Doğum sebebi, büyük 4×4’lerin
çevre katili olarak görülmesiydi.
öne çıkan X-Trail’in altyapısını kullanan Qashqai modelinden
Nissan, ilk başlarda yılda 100 bin adet üretmeyi planlıyordu.
Nissan’ın ekonomi formülü tutmuştu. Qashqai ile kompakt
Crossover adıyla yeni bir segment yaratan Nissan, öncü olduğu
bu segmentin aynı zamanda lideri de olmuştu. ~Tabi kısa sürede
onu, diğer endüstriyel rakipleri de takip etmekte gecikmedi ve
Crossover segmenti, sektörün yeni trendi oluverdi.
Ama bu yeni segmentte Qashqai’ın yeri özeldi. Nissan, bu özel
modeline çok ayrıcalıklı davrandı ve sektördeki tüm teknolojik
yeniliklerden nasibini almasını sağladı. Bu da Qashqai’ın, Nissan
tarihinde bir başarı öyküsü yazmasına olanak tanıdı. 2007
yılında pazara çıkan araca neredeyse her yeni model yılıyla
birlikte birtakım yenilikler yapıldı, sürekli daha geliştirilmiş
yeni donanımlar eklendi ve aracın, kariyerinin son günlerinde
bile güncel rekabetle başa çıkabilecek güçte olması sağlandı.
Hedefleri aştı
2007 yılında hedeflenen 100 binlik üretim rakamına rahatça
ulaşılırken, 2009 sonuna kadar 500 bin Qasqhai, bantlardan
çıkmıştı bile. 2009 yılı ortasında ise aileye 7 koltuklu Qashqai+2
eklendi. Aks mesafesi 135 mm, toplam uzunluk 211 mm, arka
bölümdeki yükseklik ise 38 mm artırılarak Qashqai’ye üçüncü
bir koltuk sırası ilave edildi, böylece konseptin geniş ailelere de
hitap etmesi sağlandı. 2010 yılında ise genel bir makyajla aracın,
şehrin caddelerinde daha taze görünmesi sağlandı. Ön tasarım
tamamen yenilenmiş, arkada LED stoplar kullanılmış, ayrıca
iç mekanda gösterge paneli de değiştirilmiş, LCD göstergeler
ilave edilmişti.
2011’de ise motor ve şanzıman yenilikleri devam edildi. 1.6
lt benzinli motorla CVT şanzıman sunulmaya başlandı, böylece
küçük motorda otomatik vites eksikliği de giderilmiş oldu. Daha
sonrasında ise Renault tarafından geliştirilen 1.6 lt dCi dizel
motor geldi. Euro V normunu karşılayan bu yeni motor 130 HP
güce ve 320 Nm torka sahipti. ~Ayrıca bu dönemde araca, çevre
görüş kameraları ve navigasyon ekranı da ilave edildi. Şimdi
Qashqai’ın bana göre tek bir eksiği kaldı, 1.6 lt dizel motorun
yüksek torkuna uyum sağlayabilecek, çift kavramalı, modern bir
otomatik şanzıman. Renault tarafında bu şanzımanın geliştirilme çalışmaları sürüyor ve tahminlere göre 2014
yılında, yeni Qashqai’la birlikte bu seçeneği de
yollarda görebiliriz. Crossover segmentinde
küçük motorda (1.6 lt ve altı), dizel ve gerçek bir
otomatik vites kombinasyonu sanıyoruz ki tüm
markalar için kıskanılacak bir ayrıcalık olurdu.
Türkiye’de başarılı oldu
Nissan Qashqai’ın Türkiye pazarındaki başarısı
da Avrupa’daki başarının paralelinde gitti
hatta daha bile öteye geçti denilebilir. Otomobil
2007 yılında, “Şehirli Asi” sloganıyla ve 40 bin
TL sınırındaki çarpıcı fiyatıyla pazara çıktı. Hala
bu sade versiyonu 45.700 TL fiyatla (1.6 Visia
M/T) satın almak mümkün. Aracın en büyük
şansı küçük motor seçeneklerinden oluşan motor
yelpazesini sunabilmesiydi. 1.6 lt benzinli
ve 1.5 dCi dizel motorlar manuel şanzımana sahipti, bunun yanı sıra 2.0 lt dCi otomatik ve 4×4 seçenekleri de
vardı ancak en çok satanlar doğal olarak küçük motorlar oldu.
Daha sonra, seriye 1.6 lt benzinli motorla sunulan CVT seçeneği
eklenerek, otomatik eksikliği giderildi. Qashqai’ın en büyük
şansı, rakiplerinin aksine küçük motor seçenekleri sunabilmesi
oldu, kısaca rüzgarı arkasına alarak ilerledi ve markaya pazar
payında avantaj sağladı.
Bu kuvvetli rüzgar sayesinde Qashqai, Türkiye’de piyasaya
çıktığı günden bu yana toplamda 34.500 adet satış gerçekleştirdi.
~2012 yılında ise 10.600 adet Qashqai ve 812 adet de Qashqai+2
satıldı ve SUV segmenti içerisinden yüzde 18 pay aldı. Qashqai’ın
hedefine aldığı rakipler ise VW Tiguan, Hyundai ix35 ve Kia
Sportage.
Crossover segmentinde yeni bir akım yaratan Juke modeli
de kendi alanında bir diğer öncü. Türkiye pazarında bugüne
dek 11.000 adet satan Juke, 2012 yılı boyunca 4.500 adet satışla
yüzde 7 pay elde etti. Tıpkı Qashqai gibi kendi sınıfını yaratan
ve o sınıfın liderliğini ele geçiren Juke da, artık eskisi kadar
rahat olamayacak çünkü bu sınıfa diğer markalar da akın etmeye
başladı; Opel Mokka ile başlayan bu akım, kısa süre sonra
Chevrolet Trax, Renault Captur ve Peugeot 2008 modelleriyle
devam edecek.
Görünümü hala taze
Tasarım açısından baktığımızda, 2013 yılında, yani kariyerinin
altıncı yılında bile Qashqai, rakipleri karşısında hala taze bir
görünümle ayakta duruyor. Öndeki güçlü çizgilerini, yerden
yüksek yapısıyla destekliyor. Tavan barı seçeneğiyle de oldukça
şık duruyor. İç mekan ve gösterge paneli de, 2010 yılında yapılan
makyaj sayesinde, güncel beklentileri karşılıyor. Biraz karmaşık
olmakla beraber, direksiyon simidi üzerinden birçok ekipmanı
(müzik sistemi, cruise control, yol bilgisayarı) kumanda etmek
mümkün. Ayrıca malzeme ve ses izolasyonu da bu makyajda
iyileştirildi. Ortada konumlandırılmış navigasyon ekranı ise küçük
ve çözünürlüğü düşük ama navigasyon haritası iyi çalışıyor.
Ön koltuklarda iyi, arkada ise yeterli bir genişlik sunuluyor.
Ancak koltuk yan yükseltileri yetersiz. Bagaj hacmi çok büyük
değil ama 410/860 lt olarak sunulan hacim endüstri ortalamalarını
karşılıyor. ~Aracın günlük kullanıma uygunluğu, sanırız
başarısının sırrını da açıklıyor. Kolay kullanım, yüksek görüş,
geniş camlar ve güvenli çevre görüşü Qashqai’ın artılarından. Altı
ileri oranlı manuel vitesin geçişleri pürüzsüz, direksiyon hissi
de yeterli. Süspansiyon, yerden yüksek yapıyı desteklemekle
birlikte, hızlı girilen virajlarda yana yatma eğilimi var.
Motor ve şanzıman
Yeni 1.6 lt dCi motorun altı ileri oranlı vitesle uyumu ise mükemmel.
1598 cc hacmindeki dört silindirli ünite, 4000 d/d’de
130 HP güç üretiyor. 1750 d/d’de ise 320 Nm torku kullanıma
sunan turbo dizel motor 16 supaplı üst kapağa sahip. Bu motor
seçeneği ile 1498 kg ağırlığında olan Qashqai 0-100 km/s
hızlanmasını, test verilerimize göre 10.8 saniyede tamamladı.
190 km/s’lik son sürat ise yeterli. Bu sınıfta 0-100 km/s hızlanma
için endüstri ortalamasının 12 sn olduğu düşünülürse,
Qashqai’ın performansının ortalamanın üstünde olduğu
görülüyor. Çekiş alt devirlerde biraz tutuk gibi görünse de, turbonun devreye girdiği orta ve yüksek devirlerde
güç hep var. Öyle ki, yüksek bir vites
seçildiğinde bile motor itiraz etmeden hızı
yükseltmeyi sürdürüyor. Altı vitesli manuel
şanzımanın uzun son dişli oranı sayesinde tüketim,
1,5 tonluk büyük gövdeye rağmen 6.0
lt/100 km civarlarında dolaşıyor. Ama yine de
bu motorun çift kavramalı bir otomatik vitesle
kombinasyonunu da merak etmiyor değilim,
hani… Acaba bunun için yeni Qashqai’ı mı
beklememiz gerekecek?
Cebe seslenen unsurlar
Özel test sırasında kullandığımız 1.6 dCi
motorlu ve manuel şanzımanlı seçenek, güçlü
motoru sayesinde sürüş keyfi sunmayı başardı.
~Ayrıca bu keyfi tüketim ekonomisiyle de
birleştirdi. Ortalama kullanımda ulaştığımız
100 km’de 6.0 lt’lik tüketim değeri ve
test sırasında ulaşılan 6.3 lt’lik değer,
bu boyutta ve ağırlıkta bir araç için iyi.
Bu değeri ekonomik kullanım şartlarıyla
daha aşağılara çekmek de mümkün. Ancak
teknik verilerde açıklanan 4,5 lt/100
km’lik karma değere ulaşmak çok da
kolay değil. Qashqai’ın fiyat listesi ürün
yelpazesinin çeşitliliğiyle doğru orantılı.
Giriş seviyesinde fiyatlar 45.700 TL’den
başlıyor. Başlangıç seviyesi fiyatı için uygun
denilebilir. Qashqai 1,6 dCi Platinum
MT AVM isimli test aracımızın fiyatı ise 81
bin TL’ye ulaşıyor. Evet, donanım belki
oldukça yüklü ama bana göre bu fiyat,
kariyerini tamamlamaya yaklaşmış bir araç için fazla. Piyasada
daha uygun fiyata, 1.6 lt benzinli motor ve otomatik vitese sahip,
daha yeni bir Crossover bulmak mümkün. Hatta 81 bin TL’lik bu
fiyat, neredeyse 2.0 litre motorlu rakip SUV’ların fiyat seviyesine
yaklaşıyor. Fiyatı yüksek kalan Qashqai’ın bu durumdaki tek
avantajı, sahip olduğu modern ve ekonomik dizel motor oluyor.
Sonuç
Nissan, rakiplerinden daha
cesur ve hızlı davranarak
Qashqai ile yepyeni bir sınıf
yarattı. Cesaret bir yerde
kumar oynamaktır ve Nissan
bu kumarda kazanan taraf
oldu, Qashqai birçok pazarda
hedeflenenin üzerinde satış rakamlarına ulaştı.
Marka, bu modele sürekli yeni donanımlarla yeni
değerler katmaya devam etti. Bu yeniliklerin
sonuncusu olan, 130 HP gücündeki 1.6 dCi dizel
motor, araca, kariyerinin son döneminde, gençlik
aşısı dopingi yaptı. Güçlü ve tutumlu olan bu en
yeni Qashqai versiyonu, dinamik özellikleriyle
beğenimizi kazandı. Keşke bu motorla birlikte bir
de otomatik şanzıman seçeneği sunulsaydı. Ancak
fiyatının neredeyse 2.0 litre motorlu rakipleri
seviyesinde olduğunu da belirtmemiz gerekiyor.
Bir yanıt yazın