Bu Jaguar 2015 model, şasi numarası ise 1963 model. El işçiliğiyle üretilen aracın fiyatıysa 1 milyon Euro’dan fazla.
Gerçek mi, değil mi? O bir orijinal mi, yoksa sahte mi? Ya da yumuşak bir deyişle bir replika mı? Yoksa ben mi saçmalıyorum? Kesin olan tek şey, aklımın gittikçe daha fazla karıştığı. Yoksa Lord Karmaşa mı oldum?
Bu minicik E-Type tarafından kroki durumuna getirildim. Hem de fön tutulmuş bir tüy kadar hafif bir otomobil tarafından. Bu E-Type’ın alüminyum marşpiyelerinden tırmanıp zorlukla direksiyonun arkasına geçiyorum. Şu anda, vücudumu bir Torrero’nun (matador) pantolonu kadar dar bir şekilde kavrayan deri kaplı alüminyum koltukta oturuyor ve E-Type’ın dağlık topografyasını seyrediyorum. Tabi ki burası da alüminyum. Evet, şu anda bir E-Type Lightweight’in içindeyim. Bu otomobilden 1963 yılında sadece 12 adet üretilmişti. Bugünse bir Lightweight, 1 milyon Euro’dan daha yüksek fiyatlara el değiştiriyor.
Tek fark, içinde bulunduğum aracın 2015 model olması. Yani 1963’ü hatırlatan tek şey şasi numarası. Araçla ilgili her şey Jaguar tarafından yaptırılmış. Hatta üretimi bile markanın bir zamanlar merkezi olan (uzun zamandır terk edilmiş durumda) Coventry Browns Lane’de gerçekleştirilmiş. Yani her şey eskisi gibi ama bugün. Anlaşıldı mı?
Doğru cevap ne olursa olsun, otomobilin neden olduğu dopamin seli, tüm soruların havada eriyip gitmesini sağlıyor ve izlenimlerinizi, algılarınızı bu mutluluk hormonu yönetmeye başlıyor. Bir anda Graham Hill oluveriyorum. Ya da genç Jackie Stewart! Lightweight’in içine girdiklerinde Jaguar’ın eski kahramanları da aynen böyle hissetmişlerdir herhalde. Direksiyon sağda. Yeterince “yayılmak” için yer olmasıysa şaşırtıcı. Klasik E-Type detayları da tam karşımda: 6 adet yuvarlak gösterge, far şalterleri, bolca çıplak metal ve perçin… Her şey açıkta. Verilen mesaj gayet açık: Eğlence gemisinde değil, işyerindesin. Yani bir yarış pilotunun bürosunda! Tek eksik orijinal kaynak izleri. Lightweight’in üretildiği zamanlarda insanlar doğaçlama yapar, ellerini kullanarak üretir, birazcık deriyi yapıştırmak için zamkı kalın fırçalarla gelişi güzel sürerlerdi.
Karoser üretiminden sorumlu olan Phil Weavers o günleri şöyle anlatıyor: “Yemekte konuşulurdu. Biri şu küllük kalkmalı der, eline kağıt kalem alıp yeni bir detay çiziverirdi. İşte Lightweight de böyle oluştu. Boru şasisi hariç her şeyi alüminyumdan üretilmişti. Hem de 1.2 mm ile 1.5 mm arasında inceliğe sahip alüminyumdan.”
Benzin pompasını açıyor, anahtarı çeviriyor ve marş düğmesine biraz çekinerek basıyorum. Bundan sonra yaşanan patlama tam bir akustik şov: Çift egzozdan yayılan melodik kükremeler insanı resmen mest ediyor. Her şey eski ekolden. Yani tasarlanmış bir motor sesi değil. Burada çalışan makine klasik bir 3.8 lt’lik XK 6 silindirlisi. Ancak kuru karter, enjeksiyon ve daha büyük valflere sahip özel bir silindir kafası gibi zamanının ileri teknolojileriyle desteklenmiş bir motor. Ayrıca blok da alüminyumdan üretilmiş.
Delikli kollara sahip ahşap direksiyonu tutup yola çıkıyorum. İlk dört vites aşırı uzun tutulduğundan hızlı olabilmek için bolca devir çevirmem gerekiyor. Ancak 3500 d/d’den itibaren motor kaslarını göstermeye başlıyor ve kükremeler eşliğinde aracın burnunu havalandırarak ileri atılıyor. 5500 d/d’de (en geç 6000 d/d) vites büyütmeniz gerekiyor ve vites değişimleri büyük bir hassasiyetle gerçekleşiyor, değişen devirle birlikte bariton sesler geri dönüyor. Mutlak keyif budur. Zevkten kahkaha atmayı zar zor engelliyorsunuz, çünkü vites değiştirmek, özellikle de vites küçültmek konsantrasyon gerektiriyor: Vites düşür, viraj öncesinde fren yap, aragazı ver, debriyaja iki kez bas ve bunların hepsini aynı anda yap! Bu eski teknik, pistte hızlı olmak için gerekli. Lightweight sürücüsünü klasik sürüş stili için eğitiyor: Yüksek hızlarda sadece yumuşak direksiyon hareketleri ve dar virajlarda direksiyonu sıkı sıkıya tutmak. Ayrıca onu viraja doğru fırlatamıyorsunuz. Bunun yerine uzun burnunu dikkatli bir şekilde içeri sokup, ardından mümkün olduğunca erken ama iyi dozlanmış bir şekilde gaz vermeniz gerekiyor. Böylece eski Dunlop yarış lastiklerini zorlayıp hafifçe dışa doğru kaymaya zorluyorsunuz. Lightweihgt’in doğal yaşam alanıysa uzun virajlar.
Bu Lightweight yeni sürüm serinin ilk otomobili. Şasi numarası sayısı nedeniyle Jaguar, bu otomobilden sadece 5 adet daha üretebilecek. Bu numaralar o günlerde Lightweight serisi için rezerve edilmiş ama asla kullanılmamıştı. Orijinal model 340 HP güce ve sadece 1040 kg ağırlığa sahipti. Yani baz olarak kullanılan E-Type Roadster’dan 114 kg daha hafifti. Bu da HP başına 3.1 kg’lık performans ağırlığı anlamına geliyor. Yani günümüz Porsche 911 Turbo’sunun seviyesinde bir oran. Tabi ki araçta sportif sertlikte bir süspansiyon ve balon lastiklere sahip 15 inçlik minicik jantlar kullanılıyordu. Ne yazık ki teknik imkanlar, ezeli rakibine karşı kısıtlıydı: Ferrari 250 GTO. 12 silindirli bir motora sahip olan Ferrari’nin üstün aerodinamik yapısı ve daha iyi sürüş özelliklerinin karşısında Jaguar, ender de olsa puan alabiliyordu. Frenler (tipik bir Jaguar zayıflığı olarak berbattı) de Lightweight’in işini zorlaştırıyordu.
Günümüzde frenler sorun olmaktan çıkmış durumda. Neticede geçmişteki hiçbir olumsuzluk, gelmiş geçmiş en güzel E-Type olan Lightweight’in günümüzdeki çekiciliğini gölgeleyemiyor. Ender bulunuyor olması da çekiciliği artırıyor. Neticede Ferrari, zamanında pistleri 36 adet 250 GTO ile işgal etmişken, E-Type Lightweight’ten sadece 12 adet üretilmişti. Acaba bu sayı yakında 18’e mi çıkacak?
Seçilmiş müşteriler bu eski-yeni orijinal için bir milyon Sterlin’den fazlasını ödeyecek mi? Yoksa orijinale sadık kalınmış bir replika için bu bedeli ödeyecekler mi? Yeni sahipleri prestijli klasik rallilerine davet edilecekler mi? Neticede Lightweight’in trafiğe çıkma izni yok. FIA’nın bu konuda bir engel çıkarmaya niyeti olmamalı ki, Neo-Lightweight’e şimdiden yeşil ışık yaktı. Çok prestijli bir organizasyon olan Goodwood Revival Meeting’i düzenleyen Kont March’ın ise izin konusuna farklı bir cevabı var: “No!” Neticede bu otomobil eski değil, yeni!
TEKNİK VERİLER
Jaguar E-Type Lightweight
Motor: Sıralı 6 silindir, mekanik enjeksiyon,isteğe bağlı çift boğazlı 3 karbüratör; Motor hacmi: 3863 cc; Maks. güç: 340 HP-6500 d/d; Maks. tork: 380 Nm-4500 d/d; Mak. hız: 270 km/s; 0-100 km/s: 4.1 sn; 4 ileri manuel şınzıman; Boyutlar (u/g/y): 4453/1700/1181 mm; Aks mesafesi: 2440 mm; Boş ağırlık: 1040 kg; Fiyat: 1.4 milyon Euro
SONUÇ
WOLFGANG KÖNIG
52 yıl önceki gibi üretilmiş yepyeni bir otomobil… Hem de üreticisi tarafından üretilmiş. Her şey orijinalde olduğu gibi, hatta şasi numarası bile doğru. Yani bu bir replika değil, çok daha fazlası. Ayrıca o zamanlar yaşananları sizin de aynen yaşayabilmenizi sağlıyor: Muhteşem bir saf sürüş keyfi.
Yorum yazın