Mercedes Vision EQS ile ilk sürüşümüz çok lüks bir zaman yolculuğu gibiydi.
Cape Canaveral’ı unutun. Benim kalkış üssüm Futtsu’da. Tokyo’nun bir saat kuzeyindeki bu bölgede başka bir boyuta geçmek için yapacağım yolculukta havalanmama bile gerek yok. Karşımda, insanları sıfır irtifada hareket ettiren, insanları sadece A noktasından B noktasına değil, başka bir zamana taşıyan bir uzay gemisi var.
EQS, sadece elektrikli olacak şekilde tasarlanmış EVA2 adlı platform üzerinde yükseliyor. Elektrikli otomobil devriminin omurgalarından biri olacak bu platformlardan bir tanesine de VW sahip: MEB. Bu yeni platformlar, elektrikli otomobilin avantajlarından, yarı elektrikli ruha sahip olan ve GLC’den türetilen EQC’ye göre çok daha fazla yararlanabilmemizi sağlıyor.
Hala bir konsept olmasına rağmen Vision EQS’in direksiyonuna geçmeme izin verildi. Bu nedenle beyaz döşemeli sürücü koltuğuna çok dikkatli bir şekilde oturuyor ve gözlerimi çok şık bir tasarıma sahip kabinde gezdiriyorum. Aslında burada görecek fazla bir şey yok. Her şey dijital. Tüm göstergeler ve kumanda elemanları bembeyaz kokpite, sadece onlara gerek olduğunda projeksiyonla yansıtılıyor. Aslında testi yaptığım bu trafiğe kapalı yolda bunların hiçbirine ihtiyacım olmayacak.
EQS, aşırı ince sütunlar, cam tavan ve alçak konumlu gösterge paneli nedeniyle sürücüler için tamamen yeni bakış açıları sağlıyor.
Gaza hafifçe dokunuyorum ve Captain Future’ın uzay gemisi tamamen sessiz bir şekilde harekete geçerek Futtso’nun rıhtımları boyunca ilerliyor. Ve bu, aracın ilk sürüşlerinden biri. Ne yazık ki EQS’in sürüş karakteri, görüntüsü kadar etkileyici değil. Aslında bunda, gerçek karakterini gösteremiyor olması da rol oynuyor. Çünkü 476 HP’lik gücüyle EQS, 0-100 km/s’yi 5 sn’nin altında gerçekleştirebiliyor ve 200 km/s’ye ulaşabiliyor.
Ne yazık ki Mercedes’in müşterilerini geleceğe ışınlamaya başlaması için biraz daha zaman gerekiyor: En azından 18 ya da 24 ay daha!
Bir yanıt yazın